Avatar
Yazar: Can Dikiş, Editör Yazım tarihi: 26.05.2014

Öncelikle baştan söyleyeyim, yazı baştan sona güzelleme içermektedir. Yok canım abartma o kadar tepkilerine yol açacak boyutta övmek istiyorum filmi. Bir çok nedeni var, ancak X-Men Days of Future Past nazarımda gelmiş geçmiş en ağır hayal kırıklıklarından olan X- Men serisinin 3. Filmi The last Stand’in bütün pisliklerini temizleme gibi ağır bir görevin altından başarıyla kalkması en başta. Film kendi hikayesiyle müthiş bir seyirlik sunarken adeta yok olan X-Men evrenini tek başına baştan inşaa ediyor. Yani bundan sonra izleyeceğimiz bütün X-Men filmleri Days of Future Past’ın izinden gidecek, o ilk 3 X-Men filmlerini ve muhtemelen Wolwerine filmlerini unutacağız.

xmen

Filmin tek dezavantajı bu da değil üstelik. X-Men Days of Future Past ağır bir klişeyi klişeleştirmeden anlatabiliyor. Terminatör’den ya da Geleceğe dönüş serilerinden ve muhtemelen onlarca hikayeden aşina olduğumuz karanlık geleceği geçmişe dönüp değiştirme hikayesi var filmde. Ve onca klişe hikayeye rağmen hiç rahatsız olmuyorsunuz bu durumdan. Öyle ki filmin belki de en büyük artısı bir süper kahraman filmine göre epey derin ve akıcı bir hikayeye sahip olması. Ancak biraz da First Class’ı övmeliyim sanırım, film o hikayeden de epey yardım alıyor. Ve filmin sonunda bu yeni temel hikayeyle beraber gayet doyurucu bir X-Men filmiyle ayrılıyoruz salondan.

Xmen1

Bryan Singer önceki X-Men filmlerindeki en büyük hatasından burada ayrılmış; Film ne çok kasıntı ne de tamamıyla Wolverine üzerine. Tamam, Wolverine filmin temel noktasında ancak film boyunca hikayeyi taşıyan adam olmasından başka bir görevi yok. Bu da diğer X-Men karakterlerine yol açarak çok daha derin ve gerçek bir X-Men filmi izlememize olanak sağlamış. Mesela filmin aksiyon sahnelerinin hiçbirinde Wolverine’i hatırlamıyoruz. Öyle ki bir quicksilver sahnesi var, sanırım gelmiş geçmiş en muhtemeşem ve en yaratıcı süper kahraman sahnelerinden bir tanesi. Quicksilver filmde göründüğünden itibaren hikayeden ayrılana kadar tek başına taşıyor filmi. Oyuncu seçimi, kıyafet ve replikleriyle muhteşem bir karakter yaratmışlar. Sonrasında ise sazı Raven ve Magneto alıyor ve film öyle devam ediyor. Geçmiş sahneleri zaten filmin odak noktası.

Film, Charles Xavier’in neden öyle muazzam bir beyne sahip ve liderlilğe sahip olduğunu da eksiksiz bir şekilde anlatıyor. Nasıl First Class’ta Magneto ve onun fikir ayrılığını anlattılarsa burada da Xavier’i anlatıyorlar. Bazı kısımlarda ‘’Magneto sen haklıymışsın hacı’’ şeklinde düşünebiliyorken bazı kısımlarda Magneto’ya kızabiliyoruz. Karakterler arasındaki gelgitlere sizde seyirci olarak ayak uyduruyorsunuz, bu da filmin seyirliğini arttırıyor. Tıpkı Magneto’nun Xavier’le satranç masasındaki diyaloglarında olduğu. İkilinin birbirlerlerine olan öfkeleri muazzam yansıtılmış. Michael Fassbender ise muhteşem bir genç Magneto sunuyor izleyecilere. Hikaye olarak Xavier daha ön planda olsa da filmin ismi ‘’X-Men Balls of Magneto’’ olsa anlayışla karşılayabilirdim hani. Anlayacağınız gerçek bir X-Men hikayesi izliyoruz.

xmen3

Bütün bunların yanında en çok hoşuma giden nokta filmin sahip olduğu o hafif noir havadaki post apokaliptik gelecek tasviri oldu. Filmin daha açılış sahnesinden hikayeye dalıyoruz ve açıkçası bu havanın bunda payı büyük. Sentinellerin Mutantları tabiri caizse resmen katlettiği sahneler daha iyi yapılamazdı sanırım. Bir de o sahnelerde başı çeken karakterlerin Bishop, Blink, Iceman olması kafanızda ‘’işte X-Men’de görmek istediğimiz hareketler!’’ tepkisine yol açıyor.

Ancak filmin belki de tek tökezlediği nokta da burada beliriyor; geçmiş hikayesi geleceğin biraz önüne geçiyor filmin ilerleyen safhalarında. Geçmişteki o drama, kurtuluş havası, karakterler arasındaki gel gitler tüm o ihtişamına ve muhteşem sentinellere rağmen gelecek kısımlarının biraz yavan kalmasına neden oluyor. Her ne kadar o güzel gelecek atmosferiyle girsek de filme, sonralarda sadece genç Xavier’ı ve genç Magneto’yu görmek istiyoruz. Bu da haliyle filmin bütününe gelen ufak bir darbe oluyor. Açıkçası daha fazla sentinel- mutant kapışması izlemek isterdim. Zira 4-5 sahne de olsa o sentinelerin mutantları bir bir haşat etmesi o denli güzel resmedilmiş ki, doyamıyorsunuz.

xmen2

Filmin o sert ve epik girişi, üzerine First Class’ın devamı niteliğindeki kusursuz geçmiş bölümleri sizi finale kadar epey eğlenceli götürüyor. Ancak finalde olan o büyük savaş daha doğrusu savaşlar yönetmen Bryan Singer’ın filmle beraber sert düşüşüne neden oluyor. Gelecekte dramatik şeyler olurken sizin bunlar umurunuzda olmuyor. Geçmişi daha fazla önemsiyorsunuz. Filmin ondan öncesinin o denli epik olması, finalin biraz da gelecek hikayesinin zayıf sonlanmasına sebep oluyor. Bu da film için ciddi bir kusur haline gelmiş. Belki de tek tökezlediği nokta.

Muhteşem oyuncu kadrosu ile beraber pey karanlık, kasvetli, farklı bir süper kahraman filmi X-men Days of Future Past. Tipik süper kahraman filmi algısını kökten değiştirebilecek kadar da iyi. Hikayeye baştan bir reset atarken artık elimizde bambaşka bir X-Men hikayesi var. Çok sert girip finali biraz yavan yapsa da, birkaç eksiği olsa da enfes bir seyirlik sunuyor. Nolan’ın efsanevi The Dark Knight’ı sonrası izlediğim en iyi süper kahraman filmi olmuş. Kesinlikle izleyin, kaçırırsanız üzülürsünüz.

[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.