Beni çok özlemişsinizdir diye, arayı çok da açmadan yine geldim karşınıza. Şaka bir yana, yine bir inceleme yapacağım sizler için. Bu sefer, geniş ve derin mekaniklere sahip olan yapımlardan ziyade, oynanış ve hikaye açısından biraz daha basit olduğunu söyleyebileceğim bir yapım bizlerle olacak. The Raven Remastered, oyunumuzun adı. Eğer aklınızda arkanıza yaslanıp, kafanız rahat bir şekilde oynamak isteyeceğiniz bir yapım varsa, şu anda doğru yerdesiniz demektir. Ayrıca, oyunun PC sürümünü kullanmakta olduğumu da belirtmeden geçmeyeyim.
The Raven Remastered inceleme
THQ Nordic imzasını üstünde taşıyan 2013 yapımı The Raven: Legacy of a Master Thief isimli oyunun tekrar elden geçirilmiş hali olduğunu söylemekle başlayayım incelememe. Bizlere tekrar elden geçirileren The Raven Remastered ismi ile sunulan oyunda, animasyon, gölgelendirme, ışıklandırma gibi grafiksel geliştirmeler bulunuyor. Oyunun bizlere sunmuş olduğu oynanış özelliklerinden bahsetmeden önce, hemen özetle hikayeden de bahsedeyim.
Oyunda bir polis memurunu canlandırıyoruz. İsviçreli olduğunu öğrendiğimiz karakterimiz olan Anton Zellner, cesaret ve akıllılık konusunda beni şaşırtmayı başarmış bir karakter. 1964 gibi çok eski bir yılda, Londra'da geçiyor hikayemiz. Bir müzeden, önemli bir mücevher çalınıyor ve geride kuzgun tüyü bulunuyor. Zaten, açılış sahnesinde de, bu mevzuyu izliyoruz. The Raven, hikayede bulunan ve daha evvelden etkisiz hale getirilmiş olan usta bir hırsız. Hikayemizdeki yeri ise, birinin usta hırsızın ayak izlerini takip edip etmiyor olduğunu işliyor.
Point and click türü bir yapım olan The Raven Remastered, alışmış olduğunuz aynı tür oyunlara göre daha fazla oynanış ve özellik sunan bir yapım. Aynı tür yapımlarda genel olarak pek fazla animasyon bulunmaz, bildiğiniz üzere. Fakat bu yapım, bizlere görsel alanda da yardımcı oluyor. Oynanış konusu her ne kadar çok da derin bir mevzu olmasa da, olabildiğince geniş kapsamlı bir şekilde anlatmak istiyorum.
The Raven Remastered, bizlere nasıl bir oynanış sunuyor?
Oyun, oynanış açısından bizlerin dikkatli olmasını istiyor kesinlikle. Hem de, bunu sıkılmadan başarmamızı istiyor. Sıkılmadan diyerek özellikle belirttim, çünkü bazen karakterler ile yapacağınız konuşmalar önemli olabiliyor. Önemli olması bir yana, gereksizce uzun ve bayıcı olabiliyor. Konuşmalardan edineceğiniz bilgiler ve notlar ile de, soygun ile bağlar kurmaya çalışıyorsunuz tabii. Bu yüzden de, ister istemez dikkatli olmak gerekiyor.
Öncelikle, The Raven Remastered oynayan herkesin, sadece karakter konuşmaları esnasında değil, aynı zamanda işe yarayacak bir şeyler bulmak amacıyla, haritada dolaşırken de gözlerini açması gerekiyor. Hiç aklınıza dahi gelemeyecek şeyler, aslında önemli bir şeyler olabiliyor. Oyun içerisinde bulunan birçok şeyi inceleyebiliyorsunuz. İnceleyerek de, hakkında bilgi edinebiliyor veya yanınıza alabiliyorsunuz. Edindiğiniz bilgiler ve eşyalar ile de, diğer karakterler veya objeler ile etkileşime geçebiliyorsunuz.
Örneğin, cebinizdeki şekerle bir çocuğu kandırabiliyorsunuz. Evet, zevkliydi. Kendimi suçlu gibi hissetmiş olsam da, zevkliydi. Ya da, benzeri bir şekilde, diğer karakterlerle bir şekilde etkileşime geçebiliyor ve yeni bir şeyler elde edebiliyorsunuz. The Raven Remastered, diğer point and click türü yapımlarda olduğu gibi, bir sürü bulmaca barındırıyor. Edindiğiniz bilgiler ve eşyalar da, bu bulmacaları çözmenizde yardımcı oluyor. Açıkçasını sorarsanız da eğer, bahsini etmiş olduğum bulmacaların cidden güzel bir şekilde ayarlanmış olduklarını ve tatmin edici olduklarını belirtebilirim.
Oynanış mekanikleri konusunda çok bir derinlik beklemeyin.
Bulmacaların, güzel bir şekilde ayarlanmış olduğunu dile getirdim. Yani, bulmacaların zor olduğunu dile getirmek istedim aslında bir nevi. Burada da, açık bir şekilde dile getirmiş oldum işte. Fakat, bu konudan şikayetçi değilim. Zira, tam olması gereken bir kıvamda olmuş bulmacalar. Zaten, eğer takılı kalırsanız oyun size yardımcı da oluyor fazlasıyla. Hem, zaten oyun sizi ipuçlarını kaçırdığınız için cezalandırmıyor. Bu sayede de, arkanıza yaslanıp, farenizi elinize alarak rahatça oyunun tadını çıkarabiliyorsunuz.
Fareniz ile karakterinizi yönlendirebiliyor, bulmacalar çözebiliyorsunuz. Takılı kaldığınızda ve ipuçları kullanmak istemediğinizde, karalamış olduğunuz notları inceleyebiliyor ve durumunuz hakkında bir fikir sahibi olabiliyorsunuz. Bu durum da, kendinizi oyuna verebilmeniz konusunda bayağı bir özgür hissettiriyor sizi. Yani, bunaldığınız anda ipuçları alarak yolunuzu bulabilirken, istediğiniz taktirde beyin fırtınası yaparak durumun içerisinden tamamen kendinizin çıkma özgürlüğünün tanınmış olması, fazlasıyla güzel bir avantaj. Tabii, en azından benim gözümde.
Grafik açısından ise, pek yorucu bir sistem gereksinimi bulunmuyor. Eğer sahip olduğunuz canavar, NVIDIA GeForce GTX 770, 8 GB RAM ve Intel i7 3770 civarında parçalara sahipse, rahatça en son ayarlarda oynayabilirsiniz. Animasyonlar konusunda ise şikayetim olduğunu belirtmeden geçmeyeceğim. Animasyonlar biraz göze batıyor açıkçası, çok önemsenmemiş gibi görünüyor. Oyunun elden geçirilmiş halinde bile böyle olması da, üzücü bir durum tabii.
Peki, The Raven Remastered'ı önerir misin?
Oynanış mekanikleri konusunda çok büyük bir detay sunmuyor, dediğim gibi. Fakat, sizi bir şekilde oyunda tutmayı başarıyor. Tabii, eğer bu türe karşı bir ilginiz varsa oluyor bu. Eğer daha çok, elinize bir silah geçirip, geleni geçeni vurmak gibi bir şey varsa kalbinizde, pek size hitap etmeyebilir. Oyunun Steam üzerinde sahip olduğu fiyat etiketi, indirimsiz olarak 69 TL'yi gösteriyor. Euro olarak alırsanız da, 20 euro olduğunu belirtebilirim. 69 TL'ye değer mi diye sorarsanız da, dürüst olarak hayır diyebilirim. 69 TL değil belki, ama 40 TL civarına yakalarsanız, kaçırmamanızda fayda var diyebilirim.