Avatar
Yazar: Oktay Fırat Ural, Editör Yazım tarihi: 12.06.2016

Bazı oyunlar vardır, aynı şeyi her sene önümüze sunmasına rağmen oynatır kendini. İnsanlar sürekli onu takip eder, sürekli benzerini ararlar. Artık, son yıllarda özellikle Call of Duty ile bu tarz oyunlardan sıkılmaya başladı oyuncular. Kim bilir, belki de Mirror’s Edge Catalyst tam da bu sebeple yapıldı. Her neyse, bundan yıllar önce, ilginç bir şekilde Electronic Arts tarafından, bu olaya tepki olarak çıkan bir oyun vardı, Mirror’s Edge. Bitmek bilmeyen aksiyonu, saldırıp ortadan kaldırmak yerine, hayatta kalmak için durmadan koştuğumuz oyun yapısıyla bambaşka bir heyecan sunmuştu biz oyunculara.

Kendine parkur türü diyebileceğimiz bir oyun tarzı yaratan yapım 2008’de E3 fuarında duyurulmuş ve oldukça beğeni toplamıştı. Üstelik o güne kadar yapılan benzer oyunların aksine birincil görüş kamera kullanıyordu ve 2008 yılının sonunda konsollarımızı (Xbox 360, PlayStation 3), 2009 yılının başında PC’lerimizi şenlendirerek gönlümüze taht kurmuştu. Evet mükemmel bir oyun değildi ancak sunduğu yeniliklerle hepimize bambaşka bir heyecan sunarak Faith’in hikayesini yaşamamıza imkan tanımıştı.

Yıllar sonra yılan hikayesine dönen yapım sürecinden dolayı bir türlü 2. oyunla buluşamasak da umudumuzu kesmedik ve sonunda serinin ikinci oyununa kavuştuk. İlk oyunda yapılan hataları ne derece düzeltmişler, türe getirdiği yeniliği ne kadar ilerletebilmişler, gelin dilerseniz ilk oyunun biraz daha gerisini konu alan Mirror's Edge Catalyst’e hep birlikte göz atalım ve bu soruların cevabını bulalım.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-53-44-59

Baş karakterimiz Faith, teçhizatlarının büyük kısmına oyunun başında sahip oluyor.


Koş Faith Koş!

Öncelikle Mirror's Edge Catalyst önceki oyundan daha fazla parkur yapısı sunmayı hedefleyen bir oyun. Oyun boyunca kulağınızdan kaç, münakaşaya girme lafları eksik olmamasından bu durumu çıkartabiliyorsunuz. Öte yandan ilk oyunda en çok eleştirilen kısımlardan biri olan dövüş mekanikleri konusunda yapılan iyileştirmelerle bu amacı biraz zorunluluktan çıkarmışlar, tabi bu kısımı daha detaylı değerlendireceğiz.

Oyunumuz bir hapishane hücresinde başlıyor, Faith’i hücreden çıkartılırken görüyoruz ve kısa süre içinde birileri tarafından kurtarılıyoruz. Oyunda en büyük yardımıcımız olacak, lens ve çip gibi basit teknolojik donanımları kısa sürede elde ederek oyuna hızlı bir giriş yapıyoruz. Zaten kaçış sürecinde, oyun boyunca kullanacağımız, koşma konusundaki temel mekanikler bize gösteriliyor ve biz de çabucak kavramaya çalışıyoruz. Dikkat ederseniz çalışıyoruz diyorum çünkü tam olarak kavramak biraz zaman alabiliyor. (Belki de ben parkur türünde o kadar yetenekli değilimdir)

Oyunda en çok kullandığımız mekanik, şüphesiz "koşucu görüşü" (Runner’s Vision). Çünkü oyunun her anında nereye gideceğinizi bulmak için bu görüşten yararlanıyoruz. Gideceğimiz yolu kırmızı bir okla belirten sistem, aynı zamanda kullanmamız gereken objeleri de kırmızı renge boyuyor. Genel olarak beyaz ve benzeri bir renk paleti kullanan oyunumuzda bu kırmızıların dikkat çekmesi işimizi oldukça rahatlatmış. Zaten oyundaki en büyük amacımızın genelde kaçmak olduğu ve oyun boyunca zamanla yarıştığımız düşünülürse bu sistem kesinlikle hayati önem taşıyor.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-43-16-04

İletişim kulelerini patlatır patlatmaz alandan bir an önce uzaklaşmamız gerekiyor.


Bütün hikaye yanlış adama çatmamızla başlıyor!

Kaçış kısmı bittikten sonra oyun boyunca epey zaman geçireceğimiz güvenli bölgemize gidiyoruz ve eski dostumuz(!) Noah ile tanışıyoruz. Oyunun dünyasından biraz bahsetmek gerekirse, insanların ve iletişimin yoğun biçimde gözetlendiği (1984?) ve bu sistemden çıkmak için gönderilecek teçhizatların çatılarda dolaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Tabi bu taşımacılığın bir numaralı aracı da kuryeler yani koşucular. Zaten oyun boyunca yan görev olarak taşıdığımız kargolar için de, zamana karşı yarışarak alıcıya teslim etmeye çalışıyoruz.

Mirror's Edge Catalyst'deki bir diğer yan görev cinsi ise şehirdeki yayınları ve iletişimi kontrol eden kuleleri patlatmak olarak karşımıza çıkıyor. Haritada bulabileceğimiz bu kulelere gidip, çevresini düşmanlardan arındırdıktan sonra devre dışı bırakabilme şansı elde ediyor. Biz kule civarına gider gitmez alarm sitemi devreye giriyor, bu yüzden kuleyle işimiz biter bitmez mümkün olduğunca çabuk kontrol bölgesinin dışına çıkmaya çalışıyoruz.

Oyunda yan görev olarak bu ve benzeri görevler yer alıyoruz. Bu sayede elde ettiğimiz puanlarla da daha sonra bahsedeceğim gibi karakterimizi geliştirme imkanı buluyoruz. Oyunun ana hikayesi ise ilk görevimizde gözetleme şirketlerinin başındaki Gabriel Kruger ile karşılaşmamızla başlıyor. Burnumuzu sokmamız sonucunda gelişen olaylara tanıklık ederek ilerlediğimiz hikayenin, oyuncuyu oyuna bağlamakta yeterli olduğunu düşünüyorum ben.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-40-51-64

Oyunda bulunan hemen hemen bütün aktiviteleri takip edebileceğimiz haritamız, oldukça kullanışlı.


Ara sahneler diziyi aratmıyor!

Mirror's Edge Catalyst'de dikkatimi çeken bir diğer noktaysa ara videolar. Oyundaki ara sahnelerin oldukça kaliteli hazırlandığını ve diyalogların da bir o kadar başarılı olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim, Bravo DICE. Bu kısımların bu kadar başarılı olmasının altında yatan unsursa bence oyundaki karakterler. Karakterler bir oyun için yeterince derin ve ruhlu hazırlanmış, bu sayede oyuna bağlanmanız daha da kolaylaşıyor.

Hikayenin ardından gelelim oyunun mekaniklerine. İlk oyunla büyük oranda benzeşen mekanikler kullanan Mirror's Edge Catalyst’de, çatılar boyunca oradan oraya atlayacak, duvarlarda koşacak ve zorunda kaldığınızda güvenlik görevlilerini döveceksiniz (ve eğer kontrolcüye yeterince hakim olamazsınız bol bol Faith’in çığlıklarını duyacaksınız). Oyunda koştuğumuz süre boyunca "Focus Shield" elde ediyoruz ve bir barı doldurmaya başlıyoruz. Momentumumuzu koruduğumuz müddetçe bu bar doluyor ve bizi gelen silah ateşlerinden koruyor. Bu barın kullanımı oyuna güzel bir çeşitlilik getirmiş ve hızımızı korumanın önemini daha da arttırmış.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-53-59-30

Ara sahneler ve karakterler oldukça özenle hazırlanmış.


Dayak yememek için gelişmek şart!

Mirror's Edge Catalyst'in dövüş mekaniklerinden bahsetmeden önce biraz oyundaki düşman tiplerinden bahsetmek istiyorum. Oyunda ana olarak 4 çeşit düşmanımız var, Guardian, Protector, Enforcer ve Sentinel. Ayrıca Shock Protector adında bir de Protector’ın geliştirilmiş versiyonu bulunuyor. Guardian’lar genel olarak zırhsız ve kolayca dövülen düşmanlarken, Protector’lar onlara göre daha ağır zırhlı ve dövmesi daha zor düşmanlar olarak göze çarpıyor. Shock Protector’ların farkı ise normal vuruşlara dayanıklı olmaları. Yani onları dövmek için ya büyük bir momentumla saldırmamız ya da duvardan, oradan, buradan destek alarak vurmamız gerekiyor.

Bir diğer düşman tipimiz olan Enforcer’lar ise rakibimizin silahlı birlikleri, hızla geldiğiniz müddetçe büyük bir problem çıkartmıyorlar ama yine de kalabalık oldukları zaman dikkatli olmakta fayda var. Son düşman tipimiz olan Sentinel’ler ise bizim kadar hızlı, çevik ve iyi ekipmanlılar. Bu düşman tipinden mümkün oldukça uzak durmamız, yenmemiz gerektiğindeyse bir yerden atlayarak saldırmamız gerekiyor. Üstelik Sentinel’ler gelen bir çok darbeyi savuşturarak karşı atak yapabiliyorlar, anlayacağınız bir hayli tehlikeliler.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-46-29-07

Koşarak zıplayarak ya da teçhizatımızda bulunan kanca sayesinde Focus Shield depoluyoruz.


Momentum önemli!

Mirror's Edge Catalyst'de dövüş sahneleri gayet akıcı bir şekilde işlenmiş. Hafif ve ağır atakların dışında duvardan koşarak vurmak, yukarıdan tepesine atlamak gibi seçeneklerimiz de bulunuyor. Ayrıca seri bir şekilde sağa sola kaçabilir ve bu sayede hızımızın avantajını kullanarak rakipleri saf dışı bırakabiliriz. Bence genel olarak akıcı olan dövüş sistemi, asıl amacın kaçmak olduğu bir oyun için oldukça yeterli. Oyunun bu noktada bir güzel yanı da her düşmana karşı farklı taktikler belirlemek zorunda kalmamız, bu sayede biraz da olsa tekdüzelikten kurtulabiliyoruz.

Ayrıca, sonradan elde ettiğimiz "kanca" da oyuna bir çok farklı dinamik katmış. Orada oraya zıplayarak kaçabilir, kısa yollar türetebilir ya da kancanın çekiş gücünden faydalanarak düşmanları alt edebiliyoruz. Oyunun karakter geliştirme kısmında bulunan teçhizat kısmında bu kancanın geliştirmelerine de ulaşabiliyoruz ve bir çok farklı özellik ekleyebiliyoruz. Zaten gelişim kısmında hareket, dövüş ve teçhizat olarak 3 kısım bulunuyor.

Hareket kısmında, düştüğümüzde ya da yön değiştirdiğimizde momentumumuzu korumamızı sağlayacak bazı hareketler yer alıyor. Dövüş kısmındaysa farklı düşmanların zayıf yönlerini gösteren bilgileri alabileceğimiz seçenekler ile sağlık yerine geçen dayanıklılık geliştirmeleri gibi kısımlar yer alıyor. Teçhizat kısmındaysa, tahmin edebileceğiniz gibi elimizdeki donanımlara yeni özellikler ekleyen bir takım geliştirmeler yer alıyor. Bu geliştirmeler arasında az önce bahsettiğimiz kanca geliştirmeleri ve çevredeki bazı toplanabilir eşyaların harita üstünde görülmesini sağlayan, lens-çip geliştirmeleri de var.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-51-22-62

Oldukça güzel görünen Glass şehri, Enforcer kuvvetleri tarafından korunuyor.


Glass şehri muhteşem görünüyor!

Oyunun geliştirme ekranı ise açıkçası Mirror's Edge Catalyst'in en sevmediğim kısmı oldu. Nedenine gelirsek, bu geliştirmeleri açmak için seviye atlamamız ve XP toplamamız yeterli olmuyor. Oyun bizden belli görevleri yapmamızı istiyor ki bu geliştirme sistemi aktif olsun. Bu kanca konusunda mantıklı olabilir tamam ama her geliştirme için, özellikle hareket geliştirmeleri için bunun olması oldukça saçma. Hatta bu kısıtlama o kadar ileri düzeyde ki, oyunun ilk bölümlerinde geliştirecek bir şey bulamıyorsunuz.

Bir önceki oyunu gibi, grafik konusunda oldukça başarılı olan Mirror's Edge Catalyst aynı zamanda fizik konusunda da oldukça göze hoş geliyor. Zaten kullanılan renk paletini de düşündüğünüzde Glass şehrinin ne kadar güzel göründüğünü tahmin edebiliyorsunuzdur. Frostbite motoruyla yapılan oyunumuz görsel olarak başarılı duyuyor ve şehir tasarımları da bir o kadar özenerek hazırlanmış. Buna ek olarak düşman üsleri hariç hemen hemen her yere erişimimizin olması ve her noktanın yüksek çözünürlükle tasarlanmış olması oyunun kalitesine hiç leke sürmüyor. Sesler konusunda da oldukça başarılı olan oyunumuz bize atmosferi başarılı bir şekilde yaşatmayı başarıyor.

MirrorsEdgeCatalyst 2016-06-11 20-41-05-57

Gelişim ekranındaki çoğu seçeneğin kilitli olması, epey can sıkıcı bir durum.


Yaşasın Parkour!

Son olarak çoklu oyuncu kısmına değinirsek, oyun içindeki yan görevler gibi tamamen zamana karşı yarışlardan oluşan bir çoklu oyuncu modu var. Genel olarak zaten yetersiz olan mod birde hileciler tarafından işgal edilince iyice sıkıcılaşıyor. Hileden kastım benim 1 dakikanın üzerinde tamamladığım yeri rakiplerimden bazılarının 2 saniye gibi bir sürede tamamlamasından bahsediyorum tabi ki. Kısacası oyunu almayı düşünüyorsanız tamamen tek kişilik senaryoyu düşünerek alın derim.

Uzun süredir oynamadığımız bir tarzda hazırlanan Mirror's Edge Catalyst kendini bir şekilde hikaye bitene kadar oynatıyor. Parkur sporunu gerçek hayatta yapmaktan çekinenler için adeta bir ilaç desek yalan olmaz. Açıkçası bana kısa gelen hikaye modu gelecek ek paketlerle ve indirilebilir içeriklerle desteklenirse, oynama süresi biraz daha uzatılabilir. Elinizde oynayacak bir oyununuz yoksa, bu aralar hızlı, aksiyonlu bir şeyler arıyorsanız Mirror's Edge Catalyst tam size göre. İlk oyunun üzerine yepyeni şeyler katmadığı göz önüne alınırsa, oynanması şart bir oyun olarak durmuyor.

[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.