Küçücük bir adadayız. Çok değil, nüfus benimle birlikte 8 filan. Sonradan arkadaşım da adaya geldi, oldu nüfus 9. Bu 9 kişilik adada herkesin bir işi var. Mesela 3-4 tane dükkan sahibimiz var. 3 tane de yönetici diyebileceğiniz arkadaşlarımız var. Bu arkadaşlar, adaya uğrayan macera severlere çeşitli çeşitli görevler veriyorlar. Ben de arkadaşım ile o adayı tarihsel güzellikleri için ziyaret etmiştim. O sırada görev veren arkadaşlar ile tanıştık ve işin ucunda çok büyük altının olduğunu öğrendik. Sonra ne mi oldu? Büyük bir kariyer değişikliğine gittim. Artık bir içerik müdürü değil, korsanım efendim. Hem de Sea of Thieves bölgesinde.
Sea of Thieves evreninde birinci gün.
Korsanlığımın ilk 24 saati gerçekten bol heyecanlı geçti. Şu an bu satırları sizlere Dagger Tooth Outpost'dan yazıyorum. 5G internet var burada. Tabii bu 5G internete ulaşmam pek kolay olmadı. Dediğim gibi, ilk 24 saat benim için bayağı heyecanlı geçti. Öncelikle arkadaşım ile küçük gemimize bindik ve birkaç hazine sandığı aradık. Çünkü görev veren arkadaşlardan bir tanesi, bizlerden hazine sandığı bekliyordu. İlk defa bir gemi kullanıyorduk tabii. Gemimize bindik, yola çıktık. Yola çıktığımız an, Sea of Thieves bölgesinin kusursuz olduğunu fark ettik. Ufukta güneş batıyor, kuzeye dönüyoruz, bir fırtına görüyoruz. Şimşekler düşüyor... Güney'e dönüyoruz, dev gibi bir kuru kafa bulutu görüyoruz. Anlıyoruz ki orada mistik bir durum var. Korsanlığımızın ilk gününde olduğumuz için oraya gitmiyoruz.
Korsanlık maceramızın ilk birkaç saatinde, birkaç korsan kardeşimiz ile karşılaşıyoruz ama öyle çok özel bir durum olmuyor. Her şey güzel görünüyor şimdilik. Diğer korsanlar bizi öldürmeye çalışıyorlar, neden bilmiyoruz. Her ne kadar korsan kardeşlerimiz bizi öldürmeye çalışsa da, biz ölmüyoruz. Küçük gemimizin yüksek manevra kabiliyetini kullanıyoruz. Ayrıca benim yüksek rüzgar bilgim de, diğer korsanlardan daha hızlı yol almamızı sağlıyor. Bu sayede onlardan kolaylıkla kaçabiliyoruz. Çünkü korsanlığın 10'da 1'i kaçmaktır. Eğer yük olarak birbirinden değerli hazine sandıkları taşıyorsanız, bu oran 10'da 9'a yükselir.
İkinci maceramız başlıyor.
Dagger Tooth Outpost'dan altın sever görev veren arkadaş, bize oldukça güzel bir görev veriyor ikinci maceramız için. Bu görevimizde oldukça ilginç şekilli bir adaya gitmemiz gerekiyor. Saatler gece 1, hava doğal olarak karanlık. Gemimiz de adeta bir hayalet gibi ilerliyor. Işıklarımız kapalı, rüzgarın tamamını alıyor yelkenlerimiz. Oldukça sessiz de hareket ediyor. Birkaç dakikalık yolculuk ardından o ilginç şekilli adaya varıyoruz ve arkadaşım gemide kalıyor. Ben ise hazine avına çıkıyorum. Çünkü adanın öbür tarafında oldukça büyük bir gemi görüyoruz. Geminin en tepesinde bir korsan, keskin nişancı tüfeği ile bizi gözetliyor.
Ben tabii ki o tüfekten korkmuyorum, hemen adanın derin ormanlarına dalıyorum. Bu sırada arkadaşım beni uyarıyor, çünkü adaya 2 farklı yönden, 2 gemi daha geliyor. Yani şu an benim aradığım hazinenin peşinde toplam 3 gemi, muhtemelen 12 oyuncu var. Ben diğer oyunculardan daha öndeyim. Ayrıca hazine bulmakta da oldukça iyiyim. Henüz korsanlığa birkaç saat önce başladım ama elimdeki haritayı sanki adım gibi biliyorum ve hazineyi hemen buluyorum. Ben hazineyi bulduğum sırada gemimize gülle saldırısı başlıyor. Bu noktada ölmemek için hemen kaçabilirdik, ben adada kalabilirdim. Fakat bunu yapamadık. Adadan hemen kaçamamamızın sebebi, benim 2 adet hazine bulmuş olmamdı. Arkadaşım gemiyi bırakamadığı için ben ikinci hazineyi bir çalılığa sakladım ve ilk hazineyi ivedilikle gemiye bıraktım. Ardından hemen ikinci hazinemi de gemiye attım. Ardından da büyük bir kovalama başladı. Bahsettiğim 3 gemiden 2 tanesi birbiri ile savaşmaya başladı. Biz ise en başta gördüğümüz gemi tarafından takip edilmeye başladık. Bu takip, neredeyse 30 dakika sürdü. Arkamızdaki gemi de benim gibi rüzgarı nasıl kullanacağını çok iyi biliyordu. Bu yüzden arayı hiç açamadık. Fakat benim muhteşem bir planım vardı.
Muhteşem bir plan geliyor.
Gemimizde tam 4 adet hazine var. 2 tanesi yeni, 2 tanesi eski. Peşimizde o gemi varken, bir görev verene gidip, hazineleri teslim etmemiz mümkün değil. İşte bu sırada benim harika planım devreye giriyor. Ben, en yakın köye doğru gemimi çeviriyorum. Bu sırada arkadaşım da bir sandığı alıyor ve adanın yakınından geçerken, denize atlıyor. Arkamızdaki gemi ise muhtemelen bunu fark etmiyor çünkü hala beni takip ediyorlar. Arkadaşım ise başarılı ve güvenli bir şekilde hazine kutusunu teslim edip, ödülünü alabiliyor. Ardından, sanıyorum ki Sea of Thieves evreni oldukça büyülü, çünkü arkadaşım gemiye ışınlanıyor. Bunu fırsata çevirip, aynı taktiği ikinci kez uyguluyoruz. Bu sırada da arkamızdaki gemi bizi artık rahat 1 saattir takip ediyor. Son kalan 2 sandık için bir plan düşünürken, arkamızdaki geminin başına çok kötü bir olay geliyor.
Sea of Thieves evreninin en efsanevi yaratığı olan Kraken ortaya çıkıyor ve sanki bize yardım edermiş gibi, bizi takip edenlerin gemisini esir alıyor. Bizler başarılı bir şekilde kaçıyoruz. Evet, geri dönüp korsan kardeşlerimize yardım edebilirdik ama onlar kardeşliği, bize bir gülle sıkarak bozdu. İşte korsanlıktaki ilk 24 saatimiz böyle çılgın bir macera ile geçti sevgili okurlar. Umarım Dagger Tooth Outpost'dan 5G internet ile yolladığım bu yazım, sizlere ulaşır. Bu arada, sizlerin de mutlaka bir gün korsan olmanızı öneriyorum. Çünkü arkadaşınız ile Sea of Thieves evreninde korsan olmak, gerçekten eğlenceli.
Sea of Thieves evreninde ikinci gün.
Merhaba sevgili okurlar. Sea of Thieves evreninde bugün ikinci günüm ve bu yazımı sizlere Golden Sands Outpost'dan yazıyorum. İkinci günümüzde ne yazık ki başıma çok kötü bir şey geldi. Gece Dagger Tooth Outpost'da uyurken, arkadaşım öldürüldü. Ben ise o kargaşada kaçmayı başardım. Şimdi Golden Sands Outpost'da sığınıyorum. Tabii bu sırada tüm altınlarımı da kaptırdım. Fakat iyi haber, sabah olana kadar tüm altınlarım bana devlet tarafından geri verildi. Burada bayağı bildiğiniz devlet var yahu!
İkinci günümde hayatta kalabilmek için öncelikle tek başıma bazı görevler yapmak istedim. Tek başımayken hazine bulmak yerine, hayvan ticareti ve iskelet temizleme görevlerini almak istedim. Açıkçası tek kişiyken korsan olmak oldukça zor. Öncelikle, geminiz ne kadar küçük olursa olsun, tek kontrol etmek oldukça güç. Belki de benim amatör korsanlığımdandır. Her neyse, hayvan ticaret görevlerinde istenilen hayvanları yakalayıp, istenilen yere teslim ediyorum. İskelet görevlerinde ise Sea of Thieves evrenine dehşet saçan iskelet kaptanlarını öldürmeye çalışıyorum. Fakat dediğim gibi, tek başına korsan olmak hem zor, hem de sıkıcı. Ben artık korsan olmak istemiyorum. Tekrar içerik müdürü olabilir miyim?
Tek başına bir macera.
Anlaşılan o ki, bu evrenden çıkmak oldukça zor. Arkadaşım ölü, ben ise tekim. Bu soruna bir çözüm getirmeye çalışıyorum. Golden Sands Outpost'dan birkaç dost canlısı korsan buldum ve onların ekibine katıldım sadece tek bir macera için. Sandım ki, yabancılar benim arkadaşımın boşluğunu doldurabilir ama hayır... Yabancı korsanlar ile oynamak gerçekten kötü bir fikir idi. Çünkü bu korsanlar oldukça koordine olmadan korsanlık yapıyordu. Gemi kontrolü? Kraken'e emanet. Peşinde olduğumuz hazine mi? Başka korsanlar çoktan aldı bile. Denizin ortasındaki taşa mı çarpıyoruz? Ne? Taşa mı çarpıyoruz? Ben korsanlığımın ikinci gününde, denizin ortasındaki dev gibi bir taşa çarptım. Benim yüzümden değil, başarısız ve korsanla ilgilenmeyen korsan arkadaşlarım yüzünden.
Titanik misali batıyor dev gibi gemimiz. Madem batıyoruz, çıkardım müzik aletimi, çalmaya başladım. Çünkü yapabileceğimiz çok başka bir şey yok. Anlıyorum ki korsanlık maceram, ikinci gününde sonra erecek. İki gün içerisinde arkadaşımla benzersiz maceralara atıldım, tek başıma kaldım, yabancı korsanlarla takıldım. En sevdiğim maceralarımı ise rahmetli olmuş arkadaşımla yaşamıştım. Tüm bu maceralarım gemim batarken, duygusal müzik eşliğinde gözümün önünden geçiyor.
Sea of Thieves evreninde üçüncü günümde neler olacak?
Bu evrendeki üçüncü günümde muhtemelen bambaşka adalara, bambaşka köylere gideceğim. Benzersiz maceralara katılacağım. Çünkü oyunda bulunan üç görev tipi de şimdilik oldukça eğlenceli görünüyor. Ben, o kişiler için çalıştıkça, bana verilen görevlerin seviyesi de yükseliyor ve birbirinden özel kozmetik ögelere sahip oluyorum. Fakat aynı zamanda da bu görevlerin beni ne zamana kadar eğlendireceğini çok düşünüyorum. Çünkü görev tipleri genelde aynı olduğu için bu korsancılıktan sıkılıp, içerik müdürlüğüne geri dönmek isteyebilirim. Tabii bir diğer yanda da bu evrenin tanrıları olan Rare, evreni sürekli destekleyeceğini de gökten inen bir kitap ile söylemişti. Belki de bu mesleğin geleceği, benim için çok da karanlık olmaz.
Tüm bunların haricinde, evrendeki dengeye de bayılmış durumdayım. Sırf bu yüzden bile korsanlığa devam edebilirim. Çünkü tüm korsanlar, Sea of Thieves içerisinde kazandıkları para ile sadece kozmetik ögeler satın alabiliyor. Mesela farklı kürekler, farklı kıyafetler, farklı silah tasarımları ve farklı gemi desenleri. Bunlar sadece satın alınabilecek şeylerin küçük bir kısmı. Ayrıca adalarda bulunan yılanların, domuzların ve tavukların da çok hoş yaratıldığını söyleyebilirim. Kendilerini zaman zaman yakalamaya kıyamıyordum.
Bu evrende her şey dost canlısı değil.
Sea of Thieves evreninde korsan olarak görev aldığım sırada birkaç ilginç şey gerçekten ilgimi çekti. Mesela, karşıma çıkan neredeyse diğer tüm korsan kardeşlerim, sürekli karşılarına çıkan diğer korsanları öldürmeye çalışıyor. Buna karşılık, bu anların oldukça heyecanlı olduğunu söyleyebilirim. Aynı şekilde, karşımıza çıkan ve beni öldürmek isteyen iskeletlerin de oldukça çeşitli olduğunu söyleyebilirim. Maceramın ilk zamanlarında sürekli aynı, güçsüz bir iskelet ile karşılaşıyordum ama evrende derine girdikçe, farklı farklı iskeletlerin de varlığını sürdürdüğünü öğrendim. Bu da oyunun iskeletlerine karşı olan savaşları daha farklı bir heyecana taşıdı. Yahu, altın kaplı iskeletler var, üzerine su atmanız gerekiyor öldürebilmek için. Bu nasıl bir yaratılıştır. Biz nereye düştük böyle?
Tabii Sea of Thieves denizlerin de yol almak, dost canlısı olmayan her şeyi unutturuyor bana. Bana sunulan o küçük geminin yönetimi, iç tasarımı, her şeyi kusursuz görünüyor. Gemiyi kullanırken rüzgarı sürekli hesaba katmam gerekiyor, dümeni ayarlamasını iyi bilmem gerekiyor ve demir atmayı da çok güzel bir şekilde zamanlamam gerekiyor. Tüm bu telaş içerisinde beni benden alan şey ise, bu evrendeki denizler. İçerik müdürlüğü yaptığım sırada internetten arada sırada büyük gemilerin açık denizlerde yol aldığı videoları izlerdim. Gemiler, o dev gibi dalgaların içerisinde giderdi. Bu evrende aynılarını deneyimleyebiliyorum. Hatta bir ara öyle dev gibi bir dalga çarptı ki gemime, bildiğiniz gemi ile birlikte su altına girdim. Vallahi girdim.
Acaba arkadaşım hayata geri dönecek mi?
Korsanlık maceramın ikinci gününde, korsan arkadaşımın öldürüldüğünden bahsetmiştim. Ne yazık ki kendisi hayata geri dönemiyor çünkü Rare isimli tanrı, bu evrene bazı dinsel problemlerden ötürü eski korsanları geri göndermiyor. Çünkü daha önceden okuduğum kadarıyla bu büyülü evrende, ölen korsanlar, hayata geri dönebiliyordu. Arkadaşım için bu geçerli olmadı. Bugün tekrar denizlere açılacağım. Belki evrenimizin üzerindeki bu lanet kalkarsa, arkadaşım bana katılabilir.
Tabii bir de bu evrendeki performansım var değil mi? Sanırım mektubumun bu kısmında dördüncü duvarı yıkmam gerekecek. Bayağı bir düşündüm ama bu kısmı dördüncü duvarı yıkmadan nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Bu yüzden duvar kırılsın efendim! *10 saniyelik bir sessizlik* Duvar kırıldığına göre oyunun performansından bahsedebilirim. Sea of Thieves oyununu Philips marka, 1080p bir televizyonda, Xbox One X konsolunda denedim ve gördüklerim karşısında ağzım açık kaldı. Duvar kırılmadan önce zaten oyunun çok güzel göründüğünü söyledim ama şimdi tekrar söyleyeyim: Oyun kusursuz görünüyor, deniz efsane, renk paleti çok hoş, göze hitap ediyor. Tek sorun ise oyunun Xbox One X üzerinde 30 FPS olması ve yer yer performans sorunu yaşanması. Fakat geliştirici ekip, bu sorunu önümüzdeki hafta düzelteceğini söyledi. Yani benim için hiçbir sorun yok. Tek sorun, 30 FPS değerindeki performans.
Duvar kırıldı be.
İnceleme yazımı şöyle bir toparlamam gerekirse, Sea of Thieves gerçekten çok başarılı bir oyun. Microsoft ve Rare, bu oyun üzerinden gelecek tüm olumlu yorumları, sonuna kadar hak ediyor. Eğer bir Xbox One veya Windows 10 bilgisayar sahibi iseniz, kesinlikle bu oyunu deneyimlemenizi öneriyorum. Oyunun grafikleri çok tatlı, mekanikler çok başarılı ve eğlenceli, deniz zaten efsanevi görünüyor, düşman çeşitliliği ve bu çeşitlilik ile gelen farklı mekanikler olumlu anlamda şaşırtıcı. Görevler de eğlenceli ama gelecekte içerik güncellemeleri ile yeni görevler eklenmezse veya görevlerin kendilerinde hafif değişiklikler olmazsa, bu 3 görev tipinin de çok sıkıcı olabileceğini söylerim. Tabii bir de şöyle bir şey var: Sea of Thieves, varış noktanız ile alakalı bir oyun değil, o noktaya giderken yaşadığınız macera ile alakalı bir oyun.
Son olarak tekrar belirteyim, bu oyunu kesinlikle bir arkadaşınız ile veya 3 arkadaşınız ile oynamanız gerekiyor. Tek başınıza zaman zaman zor ve sıkıcı olabiliyor oyun. Açıkçası ben tekli oyuncu seven biriyim, çevrim içi oyunlarda, özellikle bu tip iletişim gerektiren oyunlarda, tanımadığım insanlar ile oyun oynamaktan hoşlanmıyorum. Bu sorunuma rağmen, arkadaşlarım olmadığı zaman sürekli tanımadığım insanlarla oyuna girmek istiyorum. Çünkü oyunu oynamak istiyorum. Dediğim gibi, Sea of Thieves kesinlikle önerdiğim bir video oyunu. Rare ve Microsoft ekiplerine böyle bir video oyununu ürettikleri için çok teşekkür ediyorum. Ayrıca, inceleme yazımı okuduğunuz için sizlere de çok teşekkür ediyorum. Biraz farklı bir tarz denedim bu yazımda. Umarım hoşunuza gitmiştir. Açıkçası ben sevdim.