Avatar
Yazar: Nurullah Karapınar, Editör Yazım tarihi: 12.10.2013

Korku insana nasıl zevk verir, diye hep düşünmüşümdür. Özellikle filmler, oyunlar ve kitaplar korku teması üzerine kuruluysa, kayıtsız kalmak zor oluyor. Stefan King romanlarını ele alalım. Hayvan Mezarlığı romanını okumuşunuzdur ya da filmini bir şekilde izlemişinizdir. Yarattığı etki insanı korku-zevk çizgisinde gezdirir durur. Kara Kule romanında Roland’ın peşinden alternatif dünyalar ve dünyamızda gezer durursunuz. Ya da “Sis” romanı sizi hiç beklemediğiniz bir atmosferde hapsedip bırakır. Lovercraft’ın Call of Cthulhu miti de, sizi bambaşka bir korku âleminde yalnız bırakır.

20121106_outlastHem korkarız hem de bu korkumuz bize zevk verir. Silent Hill’den sonra korkmayı ne kadar özlemişim. Diyeceksiniz ki: “Amnesia oynamadın mı?” Oynadım, aklınıza gelebilecek çoğu korku oyunlarını oynadım. Call of Cthulhu, Condemned: Criminal Origins, Nocturne, Metro, Dead Space ve Doom serisi hemen şimdi aklıma gelenler. Silent Hill çıkış tarihi olarak diğerlerinden eski olduğu için ve ben o yıllarda çaylak bir oyuncu olduğum için, doğal olarak bu oyun hatıralarımın başköşesinde durur. Outlast’ı mutlaka takip etmişsinizdir. Red Barrel yapımı bir korku oyunu. Red Barrel, Naughty Dog ve Ubisoft’tan ayrılanlardan oluşan bir firma. Montreal’de stüdyoları var ve oyunu anlattığımda göreceksiniz, çok başarılı bir iş çıkarmışlar. Yıllar sonra, böyle bir keyifli (korkunç) bir oyun oynamanın zevkiyle, klavyemin başına oturup bu satırları yazıya döktüm.

Aklı Hastanesi Sendromları

Oyunun hikâyesi, meraklı bir gazeteci olan Miles Upshur’un Mount Massive isimli aklıl hastanesine gelmesi ile başlıyor. Peki, neden burasını tercih etti dersiniz? 1971 sonrası yaşanan bir skandal sonrası, Mount Massive aklı hastanesi kapatılır. 2009 yılında Murkoff Psychiatris System adı altında tekrar faaliyete geçer. Ancak hükümet burayı tekrar kapatır. Miles’da, bu kapanma nedenlerini öğrenip, haber yapmak için harekete geçer. Girişi olan bu akıl hastanesinin, çıkışı ne yazık ki olmayacak. Flash Haber peşindeki gazetecimiz, geldiğine geleceğine bin pişman olacaktır. Ana karakterimizin yanında yalnızca kamera vardır. Başka da bir şey yok.

Ne tabanca, ne kesici alet ne de kendini savunabileceği herhangi bir alet. Oyun temel prensip olarak, korkuyu yaşatmak için, Miles’ı çaresizlik içerinde bırakıp, kaçmaya ve çıkış kapısını bulmaya zorluyor. Etrafta onlarca sadist görevli ve akıl hastası olacak. Herhangi bir düşman peşimize takılınca, bu kaçış sahneleri oyunun temposunu yükselterek müthiş bir korku-aksiyon şöleni sunuyor.

outlast_screen-4Mirror Edge oynadıysanız, bu FPS tarzı hareketli sahnelerin benzerini Outlast’ta bulacaksınız. Karakterimiz karşıdan karşıya zıplayabiliyor, pencere dışına sarkıp kenarlardan ilerleyebiliyor ve sık sık platformlardan tırmanıyor. Ancak hiçbir eşya ile etkileşime geçmiyor. Tek yaptığı, kamerasının çalışması için pil bulup ilerlemek, düşmanlardan kaçıp saklanmak ve anahtar bul-vana aç-jeneratörü çalıştır döngüsünde çıkışa varmak. Kamera bizim için vazgeçilmez bir cihaz.

Karanlıkta ilerleyebilmek için, kameranın gece görüş moduna ihtiyacımız var ve de pillere. Pilleri idareli kullanıp bitirmemeye bakın, eğer piliniz biterse sizin de piliniz bitecektir. Kamerada pil olmadan ilerlemek asla mümkün değil.  Oyunda ki tüm karakterlere düşman gözüyle bakabilirsiniz, bazıları hariç tabii. Silah kullanamayacağımız için yapmamız gereken şey kaçmak ya da karanlık bir yere, yatak altına ve ya dolaba saklanmak. Bazen kanalizasyonda dar bir tünele girip kurtulduğunuzu düşünüyorsunuz, ama peşinizdeki sadist düşmanınız, paçalarınızdan yakalayıp çekiveriyor. Bazen de odanın köşesinde bekleyen akıl hastası mahkûmun yanına yaklaşırsanız eceliniz oluveriyor.

outlast_screen-2Outlast mekânları, siz nasıl olmasını istiyorsanız aynen öyle hazırlanmış. Akıl hastaları ile dolu koğuşlar, yerlerde ölü bedenler ve iç organları, duvarlarda kanla yazılmış yazılar, etrafta uçuşan sinekler, nemli duvarlarıyla parlayan kanalizasyonlar. Bazen de dışarı çıkmak zorunda kalıyorsunuz ve fırtınalı hava da yağan yağmur bedeninizi ıslatıyor. Grafikler o kadar başarılı ki, sanki gerçek mekândaymışız hissi veriyor. Benim oyun anlayışımda grafikler, ilk sırada yer alır ve Outlast bu yönüyle benden tam puan alıyor.

Bazı detayları da aktarayım sizlere, mesela; kanalizasyonda dolaşırken ayak bastığınız yerdeki sular dalgalanıyor, tavandan damlayan pis sular ve nemli atmosfer o pis kokuyu burnunuza getiriyor, karakterinizin korkudan deliye döndüğüne şahit oluyorsunuz.

Korkuyla Dost Olmak

Oyunda hikâyenin anlaşılması için, etrafta bulacağınız notlara ve dokümanlara ihtiyacınız var. Senaryoyu bu şekilde takip edebilirsiniz. Ancak hikâye, öyle aman aman diyebileceğiniz türden değil. Firma da işin korku yönünü ön plana çıkarmış. Bulacağınız dokümanlar ve notlar genelde, Akıl Hastanesinde dönen dolaplarla ilgili bilgiler içeriyor.  Outlast Unreal Engine grafik motoru ile hazırlanmış bir yapım. Bu grafik motorunu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, her şey ortada. Outlast’da kusursuz işliyor.  Oyunda tek sıkılacağınız nokta, hedef noktalara ulaşmak için, oyun mekânlarında yapacağınız git-gel’ler olacak.

20121112_outlastMekânlar biraz geniş ve peşinizde korkunç bir düşman varsa, anahtarı ve vanayı unutup tabanları  yağlıyorsunuz. Kimi zaman da koskoca tımarhanede nereye gideceğinizi şaşırıyorsunuz. Anahtar ya da güvenlik kartını bulsanız bile kullanacağınız kapıya ulaşmak hiç kolay değil.  Oyunun grafik başarısına paralel, seslendirmeler ve müzikler de çok kaliteli. Özellikle gerilim müzikleri harika olmuş. Kalbinizi yerinden çıkaracak gerilim dolu sert müzikler, normal anlarda ki yumuşak müzikler, damlayan su sesleri, kapı gıcırtıları, velhasıl tüm ses ve müzikler oyuna çok iyi yedirilmiş. Merak edenler için söyleyeyim, Miles Upshur’un seslendirmesini Shawn Baichoo yapmış.

Tımarhane Mezarımız Olacak mı?

Filmlerde ki Akıl Hastanesi kavramı beni oldukça gerer ve bu temayı işleyen filmlerden büyük zevk alırım. Özellikle Jodie Foster ve Anthony Hopkins’in başrollerini paylaştığı Kuzuların Sessizliği filmi muhteşemdi. Hele Hannibal Lecter’la Akıl Hastanesindeyken karşılaşan Clarice’in şaşkınlığı, akıl oyunları ve final bölümü görülmeye değerdi. Zindan Adası da hoşuma gitmişti. Oyunlardan Call of Cthulhu vardı, hatırlayanlarınız olacaktır. Jack Walter adındaki dedektifi kontrol etmiştik.

20130904_outlastBoston’da ki silahlı çatışma olan bir eve gelmesiyle başlayan macerası, trajik bir şekilde akıl hastanesinde sonlanıyordu. Lovercraft gibi bir dahi işin içinde olunca, insan adeta o atmosferin içine giriyor. Oyunu oynayınca, “Walrider kimdir, nedir, Dr.Wernicke ile ne işimiz var?”  gibi aklınızdan geçen soruların cevabını öğreneceksiniz. Elbette bu tımarhanede sağ kalabilirseniz.  Red Barrels artık oyun dünyamıza girdiğine göre, o kırmızı varilin olduğu logoyu sıklıkla görebiliriz diye tahmin ediyorum. Korku türünü sevenler Outlast’ı kaçırmasın derim.

[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.