Avatar
Yazar: Alperen Yüksel Altuğ, Editör Yazım tarihi: 26.05.2014

Kardeşlik... Nedir bu kardeşlik? Abla, abi olduğunuz ya da ablanız veya abiniz olan bir bağdır. Manevi olarak daima yanınızda olan, her koşulda sizinle olan candır. Monochroma'yı oynadığınız her an çözeceğiniz bulmacanın yanında, kardeşinizi de düşünmeniz gerekiyor.

Mono

Merkezi İstanbul olan Nowhere Studios'nın geliştirdiği Monochroma'nın size bu duyguyu yaşattığını söyleyebiliriz. Kickstarter isimli ünlü sitede ses getiren ilk Türk yapımı oyun olan Monochroma, tamı tamına 84,644 dolar bağış toplayarak, bizlerle buluştu. Unity 3D ile geliştirilen oyun, alternatif bir dünya ile karşımıza çıkıyor. Ayrıca oyun, TTNET'in başlatmış olduğu "Dükkân Sizin" adlı projenin de, ilk meyvesi oldu.

Robotların hayatımıza girmesi nasıl acaba?

Peki senaryomuz ne? Yer olarak alternatif bir dünyada, 1950'lerindeyiz. Neredeyse(!) her şey siyah ve beyazdan oluşuyor. Devasa bir teknoloji firması, insanlara ev işlerinde yardımcı olması ve çocuklara arkadaşlık etmesi için bir robot geliştirdiklerini duyuruyor. Bir zaman sonra bu firma, hayatınızı ele geçiriyor. Birgün siz ve küçük kız kardeşiniz uçurtma uçurtmak için dışarıda vakit geçiriyorsunuz. Kardeşiniz çatıdan bir deponun içeriye düşmesinden dolayı sakatlanıyor. Eve dönecekleri sırada da fırtına bastır. Mecbur depoda kalmak zorunda kalırlar. Fakat bu depoda, teknoloji firmasına ait kötü deliller vardır. Bizim görmememiz gereken bu deliller keşfetmemizle beraber, hikayemiz başlar.

Mono1

Aslında o şahane görünen robotların arkasında neler dönüyormuş neler... Oyunumuzda hiç bir diyalog yok. Nedeni ise, herkese hitap edebilmesi amaçlandı. Böyle bir indie bulmaca oyunun, bu şekilde olması gerçekten harika olmuş. Hikayeyi anlamaya çalışırken, herşeyi kendiniz kurguluyorsunuz ve kendi hikayenizi de oluşturuyorsunuz aslında bir süre sonra...

Göreve hazır mıyız?!

Gelelim "Ne yapıyoruz bu oyunda?" konusuna. Hikayenin temelini yukarıda belirtmiştik. Depoya düştük, kurtulmamız lazım. Ama bu kurtuluş sırasında, görmememiz gereken olayları gördüğümüz için başımız derde giriyor. Hem kötü adamdan kaçmak, bu kaçış sırasında da önümüze çıkan bulmacaları çözmek. Oyunumuzda şehir dışı, mahalle, fabrika ve zeplin olmak üzere 4 mekanımız var. Her bir mekanda bizi bekleyen 8 adet bulmacamız var. Bizim de, bu bulmacaları teker teker çözüp hikayemizi tamamlamamız lazım. "Ama yok, ben teker teker geçmek istemiyorum. İstediğim bölümü oynarım." diyen insanlar içinde Nowhere Studios'ta bir düzenlemede bulunmuş. İstediğiniz bölümleri oynayabiliyorsunuz. Tabi, böyle oynayanlar hikayeden ne anlayabilir? Merak konusu açıkcası...

Mono3

Bulmacaları çözerken, bazı zamanlar daha yüksek yerlere zıplamamız gerekebiliyor. Hatırlarsanız hikayemizde, kardeşimiz sakatlanmıştı. Bu yüzden yol boyunca, sırtımızda taşıdığımız bir canlı da var. Kardeşimizi taşıdığımız zamanlar, hareket kabiliyetimizde sınırlanıyor. Bulmaca çözümleri için, onu yere bırakmamız gerekebiliyor. Fakat, kardeşimiz karanlıktan korktuğu için, isteğimiz yere değil de sadece ışıklı bir ortama koyabiliyoruz. Ayrıca belirli bir mesafe uzak kalabiliyorsunuz. Bu konudan dolayı, devamlı aklınız kardeşinizde olabiliyor.

Bulmacalar bazen kolay olabildiği gibi bazen de size kafayı yedirten cinsten. Arada sırada bulmacaların temel mantığı tekrar etse de, oynadığım sürece sıkıldığımı hatırlamıyorum (Son bölüm hariç, bilgi vermek olmaz şimdi). Oynanış olarak, temel indie bulmaca türleriyle aynı diyebiliriz. İster yön oklarıyla, ister "W,A,S,D" tuşlarını kullandığımız ve Ctrl ile nesneler ile etkileşime geçebiliyoruz. Buna ek olarak, belirttiğimiz gibi yanımızda sakatlanan kardeşimiz var. O'nu, bazı bulmacalarda sonuca gitmemiz için yere bırakmamız lazım. Belirttiğimiz gibi, sadece ışıklı bir yere! Bu eylemi de boşluk tuşu yardımıyla gerçekleştiriyoruz. Gereksiz konntrol tuşlarından kaçınılarak ekip, en sade halinde bizlere sunmayı başarmışlar.

monc

 Biz canlı renklere alışığız! Nasıl bir ortam bizleri bekliyor?

Atmosfer olarak, oyun sizi içine çekiyor ve karakter siz oluyorsunuz. Siyah ve beyazdan oluşan görsel, kırmızı nesnelerin direkt olarak verilmesi çok hoş ve tatlı bir ayrıntı olmuş. Müzikler de bu atmosfere kolayca alışmanızı sağlıyor diyebiliriz. Monochroma’nın müziklerini yurtdışında da tanınan ve ödüller almış folk rock müzik grubu Gevende hazırlıyor. Müziklerin ve atmosferin bu kadar uyumlu olması, sizi oyuna bağlayan bir etken olmuş.

Çıkmadan önce "Limbo" isimli indie oyun benzetmesi yapanların yanıldığını belirtelim. Limbo'da da kız kardeşimiz ile ilgili olaylar dönmesine karşın, gerçek anlamda ikisi birbirinden çok farklı bir yapıt olmuş. Her iki oyunu oynayan birisi olarak söylemeliyim ki, iki oyundan da farklı tatlar aldım.

Yerli yapım indie oyun olan Monochroma, uzun zaman sonra oynadığımız eğlenceli ve muhteşem kurgusu olan bir yapıt. Şimdilik Windows, Mac, Linux için geliştirilen oyun; Xbox, PS ve Wii versiyonları için çalışmalar da başlamış durumda. Monochroma için ödediğiniz para, gerçekten bunu hakediyor. Umarız, ileriki zamanlarda birçok yerli oyun bizlerle buluşur ve sektörde ki yerli pazarımız da genişler. Nowhere Studios'na buradan teşekkürlerimizi belirtiyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz.

[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.