Avatar
Yazar: LeaderGamer, Editör Yazım tarihi: 26.12.2010

Yıl 1998, ve yarış oyunlarına aksiyonun ani girişi. Ben ilk defa “Hot Pursuit” serisinde yarış yaparken heyecan yaşadım. Neden mi? Çünkü o yıllarda yarış oyunları, sadece birbirini geçmeye çalışan birkaç arabadan ve sonucunda kazanılacak puan veya paradan ibaretti. Hot Pursuit beklide, o dönemlerde oyunlardan beklenen gerçekçi atmosferi bize yansıtmayı başarmıştı. Oyun içinde polisle yaşanan sıcak takip ve aksiyon dolu anlar, insanın oyundan sıkılmaması için bir ilaç gibiydi adeta.

Son serilerde, eski başarısını gösteremeyen Need for speed, artık benim için sadece aklımda kalan klasikleriyle ünlüydü. Benim gibi düşünen birçok oyuncunun olması, onları da artık korkutmaya başlamış olacak ki, eski bir oyunu makyajlayarak bize sundular. Peki iyi mi yaptılar?

Doğrusunu söylemek gerekirse, saçma sapan yeni bir oyun daha geleceğine, neyin ne olduğunu bildiğimiz, daha önceden zevk alarak oynadığımız bir oyunun günümüz versiyonunu görmek beni gerçekten mutlu etti. Bu sefer bir umudum vardı.

Oyun içeriğine gelecek olursak, hepimizin bildiği Hot Pursuit’ den pek farkı yok mantık olarak açıkçası. Zaten temel bir değişiklik olması söz konusu değil bu oyunda. Değişen grafikler, arabalar ve yapay zekâ oyunun tadını artırmış diyebilirim. Aradan 12 yıl gibi bir süre geçti tabi, günümüz şartlarına uyum sağlaması gerek. Çevre detayları, araba modellemelerinin yanında biraz sönük kalsa da, bize eski Hot Pursuit’ deki manzara zevkini fazlasıyla yaşatıyor. Araçların modellemesi demişken, biraz bahsetmek istiyorum. Tüm araçların, spor ve performans araçları olması, bize modifiyenin pek de gerekli olmadığını gösteriyor. Bu araçların modifiye edilmiş halini düşünmek bile istemiyorum zaten. Öyle bir seçeneğimiz olsaydı, bu Hot Pursuit’ in zengin araç tarzına ve kendisine hiç yakışmazdı. Araçların hızları ve görünüşü zaten oldukça tatmin edici. Ayrıca oyun içinde araba sürerken, manzaraya bakmak ile önünüze bakmak arasında gidip geleceksiniz ilk başlarda, bu da oyunun çevre farkını bize oldukça güzel bir şekilde açıklıyor.

Polislerden kaçmak hiç bu kadar zevkli olmamıştı. Bir süre sonra normal yarışlarda peşinize polisin takılmasını ister hale geleceksiniz. Çünkü sizi kovalarken yaşadığınız şeyler, oyunu oldukça zevkli bir hale getirip, normal yarışlardan farklı olduğunu gösteriyor. Üstelik polis helikopterleri de devreye girerse, yol sizin için cehenneme dönebilir J Havadan fırlatılan çivilerden mi kaçmalı, yoksa polislerin elektromanyetik silahlarından mı? Tüm bunlar sizi zaten oyunda, yeterince zorlayacak. Fakat bir tek onların teknolojisi yok, milyon dolarlık araçlara binip savunma mekanizmanızın olmamasını beklemeyin. Jammer cihazı sayesinde elektromanyetik cihazlardan kurtulabilirsiniz. Ayrıca polislerin de peşinizi bırakmasını isterseniz onları eğlenceli yollar ile şaşırtarak ölümcül kazalar yapmalarına yol açabilirsiniz. Buna örnek, benim çok sık yaptığım bir şeyden bahsedeyim. Sol şeritten hızlı bir şekilde giderken arkamdaki polisin canımı yeterince sıkması sebebiyle, haritadan gördüğüm 150 – 200 metre ilerde, en sağ şeritten toprak yola ayrılan bir dönüş yoluna hızlı bir şekilde ve ani bir dönüş yaparak 2 şerit birden sağa sapmam, onun kaza yapmasını kaçınılmaz hale getiriyor.

Oyunda  “Time Trial” lerde, zamanınızı çok iyi kullanmanız gerekiyor, 2-3 saniyelik bir hız kaybı size bütün yolu tekrar gitmeye yol açabilir. Bu sebeple tüm kestirme yolları kullanmaya çalışmanızı tavsiye ediyorum. Sadece kovalanırken değil, polis olduğunuzda da işinize çok yarayacak bu kestirmeler. Bir olay yerine yetişmek için belirli bir süreniz var ve bu süre içinde yaptığınız her kaza veya çarpma, sürenizi azaltıyor. Bu sürenizin azalma durumu sadece polisken geçerli. Yarışçıyken tam tersine etrafa verdiğiniz zararlar size avantaj olarak geri dönüyor, puan alıyorsunuz. Oyundan çok fazla bahsedemem açıkçası, sonuçta bir yarış oyunu. Oynayıp kendiniz görmelisiniz, oyunun ortalarına doğru sıkılabilirsiniz. Ben sıkıldım fakat, bir süre sonra tekrar kendini oynatmayı başarıyor.

Az daha unutuyordum, oyunun ana menüdeki giriş müziği dışında çok beğendiğim müzik yok. Fakat genel olarak sesleri incelersek, araç sesleri ve çevre sesleri her zamanki gibi nfs serisine yakışacak şekilde yapılmış. Üstünde fazla durmaya gerek yok. Kısacası oyun içindeki müzikler kötü.

Herkes oyunda araç sayısını tartışıyordu, bir ara. Ferrari’nin olmamasını sorun etmişti çoğunuz hatta. Ben Ferrari’nin yokluğunu oyunda yaşamadım açıkçası, çünkü oyunda onu aratmayacak derecede bir araç bolluğu var. Araçların kazanılma veya açılma mantığı eskisi gibi. “Yarışı kazan, ödülü kap!” mantığı devam ediyor. Oyunda iki kişilikli olmanız (Polis – Sokak yarışçısı) araçların açılma mantığını değiştirmiyor. Her ikisinde de yarışlardaki sonuçlarınıza göre kilitli arabaları açabiliyorsunuz. Aralarındaki tek fark, polislerde rütbe sisteminin oluşu. Her kazanışınızda rütbenize bir ekleme oluyor. Yarışçıyken ise bu durum, yerini puan sistemine bırakıyor.

Toparlayacak olursak, yarış oyunu severlerin ve nfs serisini takip edenlerin oynaması gereken bir oyun.

Grafik : 90

Ses : 85

Oynanış : 85

Genel : 90

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.