Avatar
Yazar: Alper Dalan, Editör Yazım tarihi: 21.11.2017

Counter-Strike denilince akla internet kafelerde yerel ağ bağlantıları aracılığıyla katıldığımız maçlar ile başlayan efsane ötesinde bir oyun serisi geliyor. Eminim ki birçoğumuzun hayatına Counter-Strike: Global Offensive'ten çok daha önce girmiştir. Seride birden fazla oyun bulunan bu seri hakkında sizler için benim en iyi listemi hazırladım. Listede sadece serinin ana oyunları bulunuyor, çünkü geliştirilmiş olan diğer oyunlar, ana seriye ait değil ve dolayısıyla bambaşka oyun hissiyatı veriyorlar.

Counter-Strike

1. Counter-Strike

Listemin en başında ilk ana oyun bulunuyor. Maalesef hoş bir örnek olmayacağım ve genç arkadaşların örnek almasını da istemem. Daha liseye bile başlamamışken, ilkokul ile ortaokul civarında yaşlarımdayken sürekli büyük bir arkadaş grubu ile internet kafelere kaçar, cebimizdeki 1 simitlik para ile en azından bir 15 dakika kadar bu oyunu oynar, çılgınlar gibi de eğlenirdik. Bu sebeple de asla pişman olmazdık yaptığımız şeyden, her ne kadar hoş olmasa da. Tabii, çocukluk zamanları işte.Serinin ana oyunu da en çok 1.5 ve 1.6 sürümleri ile bilinir. Özellikle 1.6 sürümünün çok fazla oynanmış olduğu oyun 9 Kasım 2000 yılında ilk çıkışını gerçekleştirmişti.

Eğer bu oyunun sürümlerini ayırarak listelemeye kalkacak olsaydım, listemin en başında 1.6 sürümü gelirdi. Elbette 1.5 sürümünü de en az 1.6 sürümü kadar oynadım, hatta oynadık, fakat Counter-Strike 1.6, oyunun 1.5 sürümünden sonra resmen evrim geçirerek bambaşka bir oyun olmuştu. Grafik açısından, oynanış açısından, resmen her açıdan oyun birkaç adım öteye geçmişti. Gönlümün birincisi her ne kadar oyunun 1.6 sürümü olsa da, ben ayrımcılık yapmadan serinin ilk oyununu listemin en başında tutacağım.

2. Counter-Strike: Global Offensive

Bir itirafta bulunacak olsam, bu itirafım kesinlikle Counter-Strike: Global Offensive'in, serinin ilk oyunundan daha değerli tutulmasına anlam veremiyor oluşum olurdu. Yanlış anlaşılma olmasın, kötü demiyorum, hatta listenin 2. sırasına aldım oyunu, fakat birçok insanın gözünde bu oyun, serinin ilk oyunundan bile çok daha değerli, hem de orijinal Counter-Strike'ın yılına göre inanılmaz derecede kaliteli olmasına rağmen.

21 Ağustos 2012 yılında çıkışını gerçekleştiren Counter-Strike: Global Offensive'i muhtemelen oynamayan hiç kimse kalmamıştır. Steam hesabımda ekli olan arkadaşlarımın bu oyunu oynamış oldukları saatlere baktığımda 500 saat ile 2000 saat aralığında sürelerle karşılaşıyorum, hatta bazıları çok daha fazla sürelere sahip. Ben 132 saat oynamışım sadece ve açıkçasını sorarsanız hiç rekabetçi oyun moduna girmedim bile. İlk oyuna hayatını gömmüş oyuncuların vazgeçilmez haritaları olan surf_ski_2, fy_iceworld ve fy_pool_day gibi haritalarda zamanımı geçirdim.

Counter-Strike: Global Offensive'in kesinlikle bahsetmiş olduğum tarz eğlenceli haritalarda oynanması taraftarıyım ve zaten sırf bu haritalarda almış olduğum keyiften dolayı listemin 2. sırasına ekledim. Listemin 2. sırasında olmasının sebeplerinden bir tanesi de, oyunun büyük kitleler tarafından inanılmaz derecede beğenilmiş olması ve artık en büyük elektronik spor oyunlarından bir tanesi olmayı başarmış olması.

Counter-Strike

3. Counter-Strike: Condition Zero

Listemin ilk 2 oyununu kendimden emin bir şekilde sıraya yerleştirmeyi başarmışken, son 2 oyun hakkında inanılmaz derecede kararsız kaldım. Çünkü, fikrimi açıkça dile getirmem gerekirse eğer, Counter-Strike: Condition Zero'nun ve Counter-Strike: Source'un berbatlık konusunda birbirlerinden aşağı kalır yanları yok. Fakat bir şekilde sıralamam gerekliydi, bu yüzden ufacık da olsa bir artı özellik bulup sıralamamda yer vermeyi başardım.

Counter-Strike: Condition Zero'yu benim gözümde bir tık daha iyi yapan şeyden bahsedecek olursam, oyunun yenilikçi bir şeyler denemeye çalışmış olması olduğunu belirtebilirim. Half-Life'da bir hikaye var da, bu oyunda niye olmasın, değil mi? En azından görmüş olduk ki, Counter-Strike'ın hikaye modu, Half-Life'ın hikaye modu kadar başarılı olamıyor. Oyunun kalitesiz olarak sunduğu oynanışı saymayacağım bile.

4. Counter-Strike: Source

Aslına bakarsak, Counter-Strike: Source hiç de fena bir deneme değildi, fakat oynanış açısından iyice karmaşıklaşmıştı. Zaten grafikler geliştirilince, oyundaki bütün tanıdık detay da kaybolmuştu. Belki de bu yüzden serinin orijinal oyunu kadar tutunmayı başaramadı. Yani, grafikleri gerçekten çok güzeldi ve fizikleri de inanılmaz hoştu, fakat sanki artık başka bir oyunu oynuyormuşuz gibi bir his uyandırmıştı bende.

Açıkçasını soracak olursanız, Counter-Strike: Source hakkında söyleyecek çok fazla bir şeyim bulunmuyor, serinin diğer oyunlarına göre. Çünkü, uzun süre oyunun 1.6 sürümünü oynayınca ve ona alışınca, ne yazık ki 11 Ağustos 2004 tarihi itibari ile oyunculara sunulan sürüme ısınamadım. Fakat, grafik ve fizik açısından çok daha gerçekçi bir tecrübe sunuyor olması, benim için en azından ara sıra da olsa, oyunu oynamak için yeterli ve geçerli bir sebep oldu.

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.