Avatar
Yazar: Evrim Kılıç, Editör Yazım tarihi: 23.02.2012

Diablo serisinin son halkası Diablo III’ün akibetinden herkes biraz olsun şüphe duyuyor şu günlerde. Neredeyse iki ayda bir gelen erteleme haberleri, “burasını beğenmedik düzelteceğiz” mealinde açıklamalar; hazır kıta bekleyen oyunculardan, yeni bilgisayar için para biriktiren eski tüfeklere değin herkesin ömrünü törpüledi. Ancak öyle sanıyorum ki Cataclysm ve Starcraft II ile güven tazeleyen Blizzard bizi hayal kırıklığına uğratmayacak.

Gelelim Diablo III’ün kapalı betasına, oyunu indiren programın işini bitirmesini sabırla bekledim. O da aksi gibi yavaş hızlarda seyretti ve bitişi biraz geç oldu. Büyük bir merakla girdiğim oyun, beni oldukça güzel menüler ve şık bir arka plan müziğiyle karşılayıverdi.

Şöyle bir göz gezdirdiğimde dikkatimi ilk çeken olay Battle.net’in oyuna iyice yedirilmesiydi. Kendinize bir Battle Tag yaratmadan oyuna başlayamıyorsunuz. Bu ‘künye’ sayesinde Battle.net’te kat ettiğiniz aşamayı yayınlayabiliyor, kendinize arkadaşlar edinebiliyorsunuz. Dilerseniz oynadığınız oyunu katılıma açık hale getirebiliyorsunuz; bu sayede hem arkadaşlarınız hem de (Public ayarını seçtiyseniz) rastgele kişilerle sırt sırta verip Diablo evrenini turlayabiliyorsunuz. Tabii ki sizler de Public Games seçeneği altından bu tarz bir katılım sergileyebiliyorsunuz.

Bunun yanı sıra yarattığınız karakterlerin durumunu da görebildiğiniz ana menüde bir de chat seçeneği mevcut. Müşteri hizmetlerinden sınıflara özel olanlara kadar pek çok chat kanalı var, girin ve sıkıştığınız yerde sorular sorun, elbet cevaplayan olacaktır. Bu şekilde sosyalleşmenizi sağlayan oyun, bu yanıyla biraz World of Warcraft’ı andırıyor.

Karakter yaratma ekranına geçtiğimizde bizi beş adet sınıf bekliyor; kaba kuvvete dayalı Barbarian, menzilli silahlar ile gölgelerin gücünü birleştiren Demon Hunter, ruhani bir güçle kazandığı hız ve çeviklikle dövüşen Monk, ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide duran Witch Doctor, elementleri silaha dönüştürmeyi seçen Wizard.

Diablo II’deki sınıflar arası çeşitlilik burada biraz daha artmışa benziyor. Yetenek ağaçlarının yanı sıra artık her sınıfın farklı bir güç kaynağı var. Mesela Monk aktif yetenekleriyle Spirit havuzunu dolduruyor ve özel güçlere harcıyor. Barbarian ise dövüştükçe Rage gücüne katkı sağlayıp rakiplerine karşı daha ölümcül hale geliyor.

 

Oynanışta ise pek bir değişiklik yok, sol tuşta standart saldırılar, sağda ise özel güçler bulunuyor. Örneğin oyunu oynadığım Monk karakterinde yalnızca sağlık iksiri bulunuyordu ve o da Q tuşuna atanmıştı. Buna ek olarak Spirit havuzunu tüketen ve Mantra adlı bonus veren süreli yetenekler için slotlar seviye atladıkça 1’den 4’e kadar atanmak üzere açılıyordu. Spirit’e katkı ise yalnızca sol tuşa atanan saldırılar ile yapılabiliyordu.

Artık karakterlerin cinsiyetini belirleyebiliyoruz, giydikleri zırhlar ve silahlar da hemen görünür hale geliyor. Diablo serisinin en etkili kısmı olan ganimet toplama yine bildiğimiz gibi, öldürdükçe yeni eşyalar kazanıyoruz. Fakat artık küçük bir fark var: Kullanmadığımız eşyaları yok edip hammadde çıkarabiliyoruz. Ocak ayından beri bu sistem yalnızca büyülü eşyalara uygulanabiliyor ve önceki beta versiyonunun aksine işimizi envanter ekranından halledemiyoruz (Nephalem Cube ve Cauldron of Jordan oyundan çıkarıldı).

 

Eşya sisteminden girdik, kasabalardan devam edelim. Oyunda yine kasaba sistemi var, içinde güvendeyiz, ticaret yapabiliyoruz, quest alıyoruz ve insanlarla konuşabiliyoruz. Ek olarak büyülü eşyaları bozup hammaddelerden yeni eşyalar da yapabiliyoruz artık. ‘Blacksmith’ sistemi ile para karşılığı yeni silah ve zırhlar yaptırırken, ‘eğitim harcı’ ödeyerek demirci ustamıza seviye atlatabiliyoruz. Böylelikle kendimizi daha iyi donatmak mümkün oluyor.

Waypoint sisteminin eskisinden pek bir farkı yok, yalnızca görünüşü biraz değişmiş. Town Portal sohbeti ise artık parşömen olmaktan çıkmış, Questlerden birinde eşya olarak elde ettiğiniz Town Portal’ı, izin verilen bölgelerde olmak kaydıyla istediğiniz gibi açıp seyahat edebiliyorsunuz. Bu sistemi değiştirecekler mi bilinmez; ama önceki oyunlarda parşömendi kitaptı derken epey yorucu oluyordu.

 

Peki tüm bunlar olurken oyun nasıl görünüyor? Açıkçası korkulanın aksine ben oyunda pek bir “cıvıl cıvıl” renklilik görmedim. Grafikler yine Diablo adına yaraşır biçimde bir emeğin ürünü olmuş. Yeterince kanlı ve karanlık, atmosferi güçlendirmeye yetiyor. Belki ilk bakışta biraz ‘animasyon film’ havası veriyor; ama göz alışınca üzerine pek düşünmüyorsunuz.

Sesler ve müzikler de fena olmamış. Devamlı gergin ve gotik bir havaya sahip müzikler sanırım beta versiyonu olduğu için biraz tek düze, bir yerden sonra pek dikkat çekmiyor, yalnızca tınıların hafif değiştiğini duyuyorsunuz. Ses efektleri tok, Monk’un yumruklarını hissediyor; öfkeyle haykıran bossları gerçekçi buluyorsunuz. Kendi karakterlerimizin seslendirilmiş olması ve yaptıkları başarılı işlerden sonra haykırmaları da cabası.

Biraz da oyunu güzel kılan bazı yeniliklerden bahsedelim. Oyunda yüzüktü, omuzlardı derken pek çok zırh ve eşya mevcut. Eğer bunlardan birini boş bıraktıysanız ve envanterinizde kullanabileceğiniz bir tane varsa oyun sizi uyarıyor. Benzer şekilde büyülü bir eşya aldığınızda da uyarılıyorsunuz, ya kullanırsınız ya satarsınız, olmadı yok edersiniz; tercih size kalmış.

“Follower” denen takipçileriniz yine sizlerle ve bu sefer yürürken rastgele muhabbetler açılıyor. Mesela takipçiniz dönüyor ve karakterinize “Ana vatanında suçlularla nasıl savaşıyordunuz?” diye sorabiliyor, böylelikle kısa süren bir diyalog başlıyor. Kısacası oyun herkese can vererek hiçbir saniyenin boş geçmemesini sağlamaya çalışıyor ki bu konuda başarılı olmuş diyebiliriz.

Son olarak şu yeniliği de ekleyebiliriz: Son yama ile Rune dediğimiz kavram eşya olmaktan çıktı. İyiliği tartışılabilir, ama artık seviye atladıkça her yeteneğe bir bonus olarak eklenen rünler “bunu mu onu mu takayım” telaşına son vermiş oluyor hiç değilse.

Sonuç

Diablo III şu tek ana questlik oyun süresi ile bile bekleneni vereceğine dair olumlu bir ışık yaktı. Bazı animasyon ve grafik hataları, müziğin bıçak gibi kesilivermesi gibi ufak tefek kusurlar görülebiliyor.Ancak genel bağlamda, beta olmasına rağmen gözüme oldukça derli toplu göründü. Kısacası Blizzard’ın yapım aşamasında başına bir iş gelmezse Diablo III’ün patlama ihtimali çok düşük.

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.