Avatar
Yazar: LeaderGamer, Editör Yazım tarihi: 30.11.2011

Damdan dama atlama, denemesi bedava

İncelemenin şu ana kadarki kısmından anlayacağınız üzere, oyunu birçok yönden Assassin’s Creed II ile karşılaştırdım ve bazı yönlerden başarılı, bazı yönlerden başarısız buldum(Brotherhood’u katmadım bile, Endgame sonrası içeriğiyle en dolu AC olabilir ama hikâye modu olarak bu ikisinin yakınına yaklaşması zor her yönden). Bunların çoğunda AC2’yi daha başarılı buldum, ancak şimdi Revelations’un başı çektiği kısma geliyorum.

Öncelikle, İstanbul’u anlata anlata bitiremediğimi fark ettiniz sanırım. Bitiremem ve bitmedi de, ama sizden özür dileyerek son bir övgü daha yapıyorum. İstanbul, şu ana kadarki AC oyunlarından en rahat gezebildiğiniz şehir. Malum, yedi tepe üzerine kurulan şehir olduğundan genelde hep bir “yukarı doğru tırmanma” hissi var gezerken. Onun dışında, binaların dizaynı ve yerleştirilmesi çok iyi yapılmış. Tabii şehrin de büyük olmasının katkısı var, böylece uzun süre yere inmeden gezebiliyorsunuz. Ha bunların çok önemi var mı, yok ama eminim sizin de dikkatinizi çekecektir. Asıl gelişme hookblade’de başlıyor. Osmanlı suikastçılarının en gelişmiş aletlerinden olan hookblade’e ben de ilk başta “Ne gerek var?” demiştim. Ama şimdi görüyorum ki çok iyi bir eklenti olmuş. Önce yüreğinize su serpeyim, hookblade ile hızlıca geçebileceğiniz halatlar çok az sayıda. Onlar da genelde dört tarafı binayla çevrili olan geniş avlulara konmuş. Yani oyunda etrafta gezme zevkiniz asla baltalanmayacak. Dahası, artık tırmanmak da daha kolay. Hookblade sayesinde daha önceden çok uzaktaki bina parçalarını yakalamakta kullandığınız hareketi yaparken, önceki oyunlarda iki hamlede geçtiğiniz mesafeyi tek hamlede geçebiliyorsunuz. Bir de düşmanlarınıza koşarken O’a basarsanız kancayla onların üstünden atlayabiliyorsunuz. Özellikle yeniçeriler 4’er 5’er kişilik barikatlar kurduğunda baya işe yarıyor bu hareket.

Yeniçeri demişken, oyundaki dövüşlerde çok bir değişiklik olmamasına rağmen dövüşlerin artık daha zorlayıcı olduğunu belirtmeliyim. Öncelikle, özellikle Templar Den’lerde AĞLAYARAK fark edeceksiniz ki, bazı kapalı odacıklara çökmüş, adamlarına uzak mesafeli tüfeklerle destek veren düşmanlar var. Aman Allahım o nedir ya! Templar Den’lerin (ki eski oyundaki Borgia Kuleleriyle aynı şey oluyor Templar Den dediğimiz) ilk ikisinde her an oyunu kapatmaya hazırdım. Bunun dışında, Yeniçeriler de dövüşleri tamamen değiştirebiliyor. Bu adamlar en güçlü asker sınıfı ve üç vuruşta ancak ölüyorlar. Ama tüm bunlara rağmen, ilk birkaç saat alıştıktan sonra yine eskisi gibi, R1’e basılı tutarak tüm dövüşlerden sağ çıkabiliyorsunuz. Değişen bir şey yok. Zaten bir AC oyununun aksiyonundan çok fazla şey beklememek gerektiğini öğrendik.

Ancak, ancak… Bir Assassin’s Creed oyunundaki en iyi sunulmuş, en heyecanlı bölümler de Revelations’ta olmuş, hakkını yemeyelim. Özellikle cephanelik bölgesine ilk girdiğimiz bölüm çok iyiydi. Sonra, Kapadokya’nın sonu ve 8. Sequence’in son bölümleri harikaydı. Tabii bunların üçünde de iki tane baş rol var: Atmosfer ve, ve, ve o müzikler… Sadece bu yıl değil, tüm oyun tarihinde duyduğumuz en iyi müziklerden birine imza atmış Jasper Kyd. AC2’de duygusal, ACB’de hareketli müzikler konusunda şaheserler çıkaran Kyd Revelations’ta iki yandan da müthiş eserler çıkarmış. Beni şahsen en çok etkileyen birçok parçada kullanılan ana temaydı. Söyleyen hanımcığımızın sesine ve o “Auuuuaaaa” deyişine (böyle demiyor tabi) hasta oldum desem yeridir, zaten eminim oyunun ana menüsünde o müziği duyduktan sonra her açışınızda birkaç dakikayı menüde dolanarak geçireceksiniz.


Oyundaki Yeniçerilerin kıyafetlerine hasta olan tek kişi değilim eminim ki.

Övdüm övdüm, şimdi de hızlıca sövme kısmına geçeyim. Oyunda harika bölümler olduğu gibi rezaletlikler de var. Örneğin Sofia Sartor. Muhtemelen biliyorsunuzdur ki bu kadın Ezio’nun yeni gözbebeği(incelemlerde hikayelerin detayına fazla girmeyi sevmediğim için bahsetmedim).Yanlış anlamayın, bu güzel İtalyan kadınımıza bir lafım yok, ama onun görevlerini tasarlayanlara çok güzel laflar hazırladım. Yani bir AC oyununun sonlarına doğru olan bir ana görevin “çiçek toplamak(doğru okudunuz, PAPATYA TOPLAMAK hatta)” olması ne kadar mantıklıdır sizce? Hani o papatyanın içinde gizli bir mesaj falan olsa tamam da, sadece yaranmak için veriyoruz. Bir de bize papatya satmayı reddeden çiçekçiyi gittiği bahçeye kadar gizlice takip edip ona görünmeden çiçeği koparma kısımları var görevin, o da ayrı konu. Çok şükür ki sadece 3-4 tane var bu görevlerden. Hani oyunun süresini uzatın dedim de, böyle de değil yani!

Oyunda bahsetmediğim iki temel yenilik kaldı. Birincisi, artık kendi bombalarınızı yapabiliyorsunuz. Bundan çok bahsetmeyeceğim, zira o kadar gözümüze gözümüze sokulmuş olmasına rağmen hiç kullanmadığım bir özellik oldu. Yani ben zaten önceki oyunlarda bir tane olan bombayı da kullanmıyordum, bunu neden kullanayım lan? Oyunun da olması gereken Assassin havasından fersahlarca uzakta olduğu yetmezmiş gibi bir de bu bomba saçmalığıyla iyice sapıtmışlar. Ha siz bunu takmıyorsunuzdur, bombayı da sık sık kullanıyorsunuzdur, o zaman gayet iyi bir yenilik olabilir.

İkinci yenilik ise yeni kule olayı. Artık adı Templar Den olan kuleleri artık almanız yetmiyor, korumanız da gerekiyor. Şöyle ki, şehirde önceden de olan aranma seviyeniz var. Artık şehirde resmen suçlu olmadığınız için bunun adı “Templar Awareness” olarak değiştirilmiş. Bunun bir defa dolması aranır hale gelmenize neden oluyor. İkinci kademesi de dolarsa tapınakçılar sizin elinizde olan denlerden birine saldırıyor. Şu ana kadar iyi. Bundan sonra Den Defence adlı yeni bir oyun modu devreye giriyor. Bu basit stratejimsi moda, binaların tepesine farklı özellikleri olan suikastçılar yerleştirerek ve bariyerler kurarak kuleye saldıran tapınakçıları önlemeye çalışıyorsunuz. Bu mod hakkında hemen her sitede kötü yorumlar duydum ve baya bir önyargıyla başladım. Ama bana o söylendiği kadar sıkıcı gelmedi. Ez azından önünüze gelen memuru öldürüp haber okuyucuya rüşvet verirseniz ilk oynayışınız sırasında (10 saatlik dilim) 2-3 defadan fazla başınıza gelmez, böyle ara ara olunca aslında oyundan bir nefes alma, kafa değişikliği olarak da iyi olabiliyor. Gelgelelim ki, az önce oyunun suikastçı havasından çok uzak olduğunu söylemiştim. Sokak ortasında tam teçhizatlı aletlerle (alev püskürtücü, tüfekler ve hatta toplar) suikastçıların muharebe yapması o atmosfere ne kadar sokar, siz tahmin edin artık. Genel kanı kötü, benim düşüncem elit diyormuşum gibi algılanmasın ama, Ubisoft’un casual kitleye yaranacağım diye böyle şeyler eklemesi canımı sıkmaya başladı. Oyundan oyuna olması gereken hissiyatı kaybediyor seri arkadaş, bu ne?

Son bir sövgümü daha yaparak bitirmek istiyorum bu kısmı. Tam sövgü değil aslında bu. Oyundaki yan görevlerin ve Endgame sonrası içeriğin miktarı oldukça azalmış. Öncelikle, AC2 ve Brotherhood’da olan ve birçoklarının hayranı olduğu Assassin Tomb ve Lair of Romulus gibi bölümler bunda yok artık. Bunlara benzer bölümleri Masyaf anahtarlarını ararken yapıyorsunuz ama saymıyorum bunu ben. Onun dışında Leonardo’s Machines gibi bir olay da yok, unutun. Yeni ne var, 15. Seviyeye ulaşan suikastçı adaylarınızı Master Assassin eğitiminden geçirerek denlerinizin korunmasında kullanabiliyorsunuz. Bunlar için de belli yan görevler yapıyorsunuz. Çok fazla yapmadığımdan genel konuşmak istemiyorum ama bu görevlerin de çok bir numarası yok. En azından teknolojileri korumak için başka şehirlere gitmek kadar ilginç değil. Bir de Polo sembollerini tarayarak kitapların yerlerini bulduğunuz görevler var (ki benzerlerini ana hikayede de yapıyorsunuz) ama onları tek bir noktadan etrafı tarayarak yaptığınız için daha çok “toplanabilir eşya” statüsüne koyuyorum. Yine de, AC Revelations da bittikten sonra İstanbul’da yapabileceğiniz bol bol şey sunuyor (bunların başında sadece gezinmek var) ve o bakımdan kesinlikle başarısız değil. Ama bir Brotherhood da değil.

Çoklu Oyuncuda Neler Yeni?

Brotherhood’un tek yapılış amacıydı çoklu oyuncu. Bu kadar. Diğer kısımları da oldukça güzeldi ama bas bas bağırıyordu oyun “Beni multi oynayasın diye yaptılar lan!” diye. Ve bence çok da başarılı sayılmazdı. Gizlilik ağırlıklı yapmaya çalışırken aynı zamanda milletin birbirinin yerini görmesi, yakınlarda kendine benzer bir adam yoksa işinin bitmesi gibi özelliklerden dolayı nereye gideceğini bilememiş bir oyundu bence biraz da. ACB’ye verdiğim puana gıdım etki etmemiştir multisi. Bakın mesela bir FPS oyunu notunun yarısını multiden alabilir, normaldir. Ama Assassin’s Creed gibi senaryo aradığım bir oyunda vasat senaryodan sonra yenilikçi olmaya çalışıp yine de nereye gideceğine karar veremeyen bir multi görünce insan haliyle kırıyor notunu. Sınavda baştan saçmalayıp hoca size puan vermeyince “Hocam yeni bir çözüm yöntemi denemiştim ama…” diye dilenmekten farksız bu.

Revelations’ta ise bu sorun biraz daha çözülmüş. Eski modlar benzer bir şekilde duruyor ama iş yeni modlara gelince, Ubisoft doğru bir karar vererek oyunu aksiyona kaydırmış. Özellikle bir nevi Capture the Flag olan Artifact Assault’a bayıldım ben. Alana kadar adam gibi hareket etmeniz lazım ama yakaladıktan sonra işler çığrından çıkıyor. Herkes saklandığı yerlerden çıkıyor ve merkezde siz varken, etrafınızda milletin öldüğünü hayal meyal görüyorsunuz. Tabi bu öldüren veya ölenlerden biri siz de olabilirsiniz.

Başında izlediğimiz videoya ve tanıtımında elde ettiğimiz bilgilere göre, çoklu oyuncuda yükseldikçe Templar organizasyonu hakkında bilgiler ediniyoruz. Ne kadar başarılıdır söyleyemem, zira adam gibi bir bilgi öğrenecek kadar oynamadım daha multiyi ama eğer öyle bir şey varsa umarım yine olsun diye konmamış olur.

İlk seferinde çok hazzetmediğim multi bu defa bağımlılık yapmasa da sıkıldıkça oyalayacak gibi beni. Ama Ubisoft, Allahını seversen şu güzelim serinin hikayesini, atmosferini, potansiyelini harcayıp multiplayer serisi yapma. Yenilikçi bir şey yapıyor olabilirsin ama yeni bir tür yaratırken zaten yeni bir tür olan Assassin’s Creed’in içine ediyorsun çaktırmadan. 10 saat yahu, 10 saat! 2 saati tutorial, 1 saati saçma sapan Desmond bölümleri desen, 1 saat de şehirde oyalandım desen, sadece ana hikayenin olduğu kısım fazla kasılmadan oynanırsa bir CoD uzunluğunda oluyor. Rica ederim bak, Assassin’s Creed III için ne kadar istiyorsan verelim sana. Ama dört isteğim olacak. Önce, günümüze taşıma fantezinden vazgeç. Sonra, hem şaşırtıp hem ağlatacak bir hikaye yaz. Sonra, Bir büyük en az da iki küçük olmak üzere en az üç güzel şehir hazırla. Sonra da, bu hikayeyi şehirlere de sindirerek 20+ saate ve yıllara yay. Al sana istediğin kadar süre, sadece AC2 hissini bir defa daha yaşat bize. Çünkü, her ne kadar ona yakınlaşsa da, hala istediğim AC oyunu değil Revelations.

Kapanış

Yazının başında, Revelations’un da yenilik kurbanlarından olduğunu söylemiştim. Evet, gerçekten de öyle. Not ortalamalarına göre oyun alınmaz tabi ama, yine de AC1’in ortalamasının 83, Brotherhood’un ortalamasının 90 olduğu bir dünyada Revelations’un notu 81 olmamalıdır arkadaş(Gamerankings.com). Oyunlardaki yenilik dalgası ön plana çıktıkça oyunlarda gerçekten olması gereken değerleri görmüyoruz. “Oyumlar sanattır!” düşüncesini insanlara aşılamaya çalışıyoruz (ki gerçekten de sanattır) ama gittikçe gerçekten sanat yapan oyunlara hak ettikleri değeri vermiyoruz. Yenilik yok diye bir oyunun notu 10 puan düşürülüyorsa ya da grafik motoru yepyeni diye bir oyun kendini türünde rakipsiz görüyorsa bunda bir sorun var demektir.

Yine de, yeniliğe bakanların da içinizde olduğunu biliyorum. Bu yüzden yalan söylemeyeceğim. Revelations çok belirgin başarısızlıkları olduğu gibi çok daha belirgin başarıları olan bir oyun. Aşağıdaki not oldukça yüksek sayılabilecek bir not, ama bu not herkese değil, zaten bol bol eksi yazmamdan da anlayacaksınızdır bunu. Eğer Brotherhood’un tek kişiliğinin AC2’yi tekrar ettiğini düşünüyorsanız, aşağıdan 1 puan kesin. Eğer önceki Assassin’s Creed’leri sevmediyseniz, bir 0,5 puan daha kesin. Çünkü bu ikisini de daha iyi yapan bir oyun değil Revelations. Özellikle önceki AC’leri beğenmediyseniz sizi seriden daha da soğutmaktan başka bir şey yapmaz bu oyun. Bu oyun sezonunda paranızı buna kaptırmayın. İstanbul’un geçmişteki haline internetten de bakabilirsiniz.

Eğer siz de benim gibi zamanınız olmayınca direkt incelemenin sonuna atlayanlardansanız veya sizi yukarıda çok sıkmışsam ve siz de hemen sonuna gittiyseniz, o zaman size oyun hakkında son kararınızı verirken en azından yukarıdaki paragrafı okumanızı öneriyorum. “Haydi selametle, fratello.”

+İstanbul, şu ana kadarki en iyi AC şehri
+Öncekilerden daha canlı bir dünya
+Hookblade iş görüyor
+Kardeşlik olayı daha iyi yedirilmiş
+Altair’e dönüş
+Osmanlı siyasetine kadar girdiğimiz, sürükleyici bir hikaye
+Artifact Assault modu
+Müzikler ve atmosfer, tek kelimeyle kusursuz

-Kesinlikle böyle bitmemeliydi
-Desmond’s Journey’de saçmalamışlar
-En az iki katı uzunlukta olmalıydı
-Hookblade dışındaki yenilikler palavra
-Sofia görevleri nasıl bir mantıkla yapılmıştır öyle?
-Yan içerik azaltılmış

Hikaye: 8/10
Atmosfer: 11/10
Müzikler: 12/10
Oynanış: 9/10

SON NOT: 9,4/10

***

Not: Revelations bittikten, içinize sindikten biraz sonra (önerilen en az 1-2 gün beklemeniz, ama yine de çok gecikmeyin derim) bir yerden bulup AC Embers kısa filmini de izleyin. Aman diyim önce değil, buram buram spoiler kokuyor çünkü.

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.