Avatar
Yazar: LeaderGamer, Editör Yazım tarihi: 20.03.2012

Koyunsürüsü’nün Maceraları: Bölüm 3

Mass Effect 2, sadece seri için değil aynı zamanda tüm rol yapma oyunları için devrim niteliğinde bir aksiyona sahipti. Çatışmaların taktikselliğini çok bozmadan, bir aksiyon oyunundaki temel ögeleri (canın zamanla dolması, mermi değiştirme, otomatik siper alma vb.)  oyuna eklemiş, mekanikleri daha hafifletmiş ve tempoyu hızlandırmıştı. Envanter sistemini çıkararak son derece basitleştirmişti oyunu. Öyle ki, bir shooter oyununu aratmayan çatışmalar, kitlede oyunun rol yapma değil aksiyon olduğu yönünde yorumlara sebep olmuştu.

Sona kadar ağzımda tutmanın anlamı yok: Mass Effect 3, ME2’deki yenilikleri geliştirerek piyasadaki en iyi aksiyonlardan birini sunmaktadır. Nokta. Bu seviyede bir aksiyona ulaşabilen üçüncü şahıs oyunlar senede bir ya da iki tanedir ve bunlardan biri 2012’de Mass Effect 3 oldu. İkinci oyundaki en büyük eksi, çatışmalar hareketli olduğu halde Vanguard ve Adept sınıfları dışında Shepard’ın oldukça pasif kalmasıydı. Bunu değiştirmek için yuvarlanma, siperi değiştirme, sınırsız koşma gibi ufak yenilikler yapmışlar ancak en büyük değişim yapay zekâda ve mekanlarda olmuş. Tamam, yine Killzone gibi bir deha yok karşımızda ama en azından düşmanların salaklığı alınmış. Artık adamlar üstünüze el bombaları atıyor, yerlerini değiştiriyor ve üstünüze gelen düşmanlar yolluyorlar. Hele ki oyunun sonlarına doğru ortaya çıkan Banshee düşmanı var ki, onun girdiği çatışmanın yarısı zaten Shift’e basıp nereye kaçacağınıza karar vermekle geçiyor. Mekânların ise artık tamamen çatışmalara odaklı tasarlandığını söyleyebilirim. Benim birinci ve ikinci oyunda en sevmediğim şeylerden biri keskin nişancı tüfeği kullanılacak adam gibi pozisyon olmamasıydı. Bunda ise, her silaha şans tanıyan bir mekân tasarımı var.

Ama yine aynı yere geliyorum: Aksiyon sahnelerini zevkli kılan en büyük etmen kesinlikle oyunun müthiş müzikleri ve atmosferi. Mars’tan Citadel’e, her bir bölümün havasına ayrı ayrı özenilmiş. Bravo.

Oyuna gelen diğer yenilikler ise envanter veyetenek geliştirme menülerindeki değişiklikler. İkinci oyunda olmayan envanter üçüncü oyuna silahlarınızı ve kodlarını seçtiğiniz bir ekran olarak gelmiş. Hem görevlerin sadece başında ve bazen yeni bir silah bulduğunuzda yaptığınız için sizi baymaması, hem de sadece modların alınmış olup mermi çeşitlerinin yine eskisi gibi güç menüsünden kullanılması bu sistemi başarılı kılıyor. Yetenek ağacı ise aslında ME2’dekinden abartıldığı kadar farklı değil. Artık dört değil yedi basamakta geliştirebildiğiniz yetenekler, dördüncüden sonra her basamakta iki seçenek veriyor. Ama ağaç gibi öyle dallı budaklı detaylı bir yapı beklemeyin.

Peki bu defa bize çatışmalarda kim eşlik edecek? ME3’te ekibimiz bir kez daha ilk oyundaki boyutuna dönüyor. 12 kişilik özel ordumuz dağıldığına göre, artık önceden tanıdığımız ve güvendiğimiz insanlardan oluşan bir takım kurma zamanı gelmişti. Ekipte seriye yeni katılan tek karakter, oyunun badass karakter açığını başarılı bir şekilde kapatan James Vega. Tabii ki bir Zaeed beklemeyin ama, Vega Bioware’in tanımına göre “düz asker”. Buna rağmen konuşmaları ve ses tonu o kadar güven verici ki, ilk başlardan ısınıyorsunuz karaktere. Hele ki Normandy’de yapacağınız ilk sohbet baya güzel başlıyor ve daha da güzel bitiyor. Bir de bu elemanın Garrus’la atışmaları var ki, gerçekten bunları yakalarsanız çok keyifli anlara tanık olabiliyorsunuz. Genelde bu konuşmalar “Ben daha iyi askerim, daha çok şey yaptım” teması etrafında dönse de, hem espriler hem de eski oyunlardaki olaylara göndermeler yüzünüzü güldürüyor. Bunları dinlerken bol bol “Ah şu ekipte Zaeed de olaydı da bunların ikisini de susturaydı” demişimdir. Evet, bu adama karşı müthiş bir hayranlığım var benim. Keşke DLC karakteri olduğu için bu kadar boşlanmasaydı.

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.