Avatar
Yazar: Can Dikiş, Editör Yazım tarihi: 25.04.2014

Açıkçası zamanında Sam Raimi’nin o vasat Spider Man uyarlamasına bayılmış olsam da artık o seriyi pek de güzel hislerle hatırlamıyorum. İlki fena değildi, 2. Si güzel bir filmdi ancak asla gerçek bir Örümcek Adam uyarlaması olamamıştı. Zaten 3. Film ile çok fena batırıp projeyi iptale kadar gittiler. Eski Peter Parker Tobey Maguire ve yönetmen Sam Raimi de 3 filmden fazlasını istemiyorlardı. The Amazing Spider-Man’i izlediğimde ise biraz eksiklik, biraz kuruluk vardı hani eski serinin epik aksiyon sahneleri ve daha bir oturmuş senaryosunu arar olmuştum. Ancak bütün eksiklerine rağmen daha fazla Örümcek Adam kokuyordu. Bir kere Peter Parker o bildiğimiz, çizgi filmlerden aşina olduğumuz komik, esprili, mizahi yönü ağır basan aynı zamanda ukala ve binbir derde müzdarip genç bir adamdı. Ağını her havaya attığında kafasındaki dertlere; sevgilisi, May halası, dersleri ya da geçim derdine sahip baya baya bizden biriydi. Bütün bu dertlerini de insanlara yardım ederek ve o üstün mizahı ile kapatıyordu. Örümcek adamı örümcek adam yapan en büyük detay da kuşkusuz Peter Parker’dı ve maalesef ki Tobey Maguire’nin Örümcek adamı bundan çok çok uzaktaydı.

spiderman3

Ve geldik The Amazing Spider Man 2’ye. Çok büyük beklentilerim yoktu ancak ilk film sonrası bunun gerçek bir Örümcek Adam uyarmalası olacağını ve gerçekten iyi bir film olacağını biliyordum. Mesela ilk film iyi bir film miydi? Tartışılır. Vasatın biraz üzerindeydi. Ancak iyi bir Örümcek Adam uyarlaması olduğu kesindi. Önce fragmanları ile beklentilerimiz tavan yaptı ve cidden epik fragmanlara sahip film. Sonra ilk eleştirileri düştü internete ve biraz acımasızca kötü puanlar aldığını gördüm. Imbd’de filmin puanı şu anlık 7.7 ve muhtemelen düşecektir o puan biraz daha. Ancak şunu söyleyebilirim ki kesinlikle gelmiş geçmiş en iyi Örümcek Adam filmi budur.

Fragmanlarda sürekli üzerinde durulan ‘’Örümcek adam olmaktan mutluluk duyan’’ bir Peter Parker vardı. Ancak filmde böyle bir şey yok. Örümcek Adam olmak ne kadar inanılmaz olsa da Peter Parker’ın hayatı epey karmaşık. İlk filmdeki o muhteşem Gwen- Peter uyumu bu filmi alıp götürüyor. Baya baya romantik bir film izliyoruz ancak bu durum filmi geriye çekmiyor aksine karakterlerle daha fazla yakınlık kurmamızı sağlıyor. Sanki Gwen ve Peter 10 senedir izlediğimiz bir dizinin baş karakterleri. Keza May hala da öyle. Marc Webb’in yaptığı en iyi iş olan karakterle seyirci arasındaki o sıkı empati kurma durumu bu filmde de başarıyla mevcut. Film baştan sonra bir Peter Parker hikayesi. Öyle de olmalıydı zaten. Peter bir yandan şehri suçlulardan temizlemeye ve insanlara yardım etmeye çalışıyorken bir yandan da ilk filmdeki Gwen’in babasına verdiği sözü tutmaya çalışıyor. Aşık olduğu insandan, o bağdan kendini ne kadar geri itmeye çalışsa da başaramıyor. Tam bu sırada ise Max Dilion giriyor sahneye. Baya baya Loser dediğimiz, düzgün hiç bir arkadaşı olmayan bir elektrik uzmanı Örümcek Adam tarafından kurtarılıyor. Sonrasında ona duyduğu hayranlık hat safhaya ulaşıyor. Bir Oscorp çalışanıyken geçirdiği kaza sonucu Electro’ya dönüşünce bu hayranlık tersine dönüyor.

spiderman

Electro filmin baş düşmanı. Film giriş kısmında kendisinin gelişimini ve Peter’ın karmaşık hayatını izliyoruz. Oscorp dedik, Oscorp filmin merkezi durumunda ve bu durum filmin temelini oluşturuyorken sonraki filmlere de sağlam bir köprü kuruyor. Electro’nun gelişimini izlerken Harry Osborn Peter’ın hayatına damdan düşer gibi düşüyor. Çocukluk arkadaşı ve aralarında sıkı bir bağ varken Harry, babası tarafından yatılı okula başka bir şehre gönderiliyor ve 8 sene sonra tekrar şehre dönüyor. Filmde 3 adet düşma olacağını biliyorduk. Birincisi Electro iken ikincisi ise Harry Osborn yani nam-ı diğer Green Goblin durumunda. Burada bir orijinal hikayeden ayrılmış olsalar da filmde abez bir şekilde durmuyor. Sam Raimi’nin üçlemesindeki ilk filmde olan Green goblin ne kadar güzel bir şekilde sinemaya aktarılmış olsa da pek çizgi romanlardan bildiğimiz Green Goblin şeklinde değildi. Daha çok Power Rangers’ın yeşil olanı olarak hafızalarımda kalmış mesela benim. Burada maskesiz, daha bir deli Green goblin izliyoruz.

Senaryo biraz aksak, arada karman çorman olduğu hissiyatına kapılıyorsunuz ancak filmde bir çok değişken mevcut. Tüm bu karmaşıklığa rağmen ilk filmden çok daha iyi bir senaryo var. Daha bir ayakları yere basan senaryo güzel düşmanlarla birleşince anlatım konusunda da bende yıldızlı pekiyi alıyor The Amazing Spider Ma 2. İlk filmin en büyük eksikliği aksiyon ise bu filmde cidden epik bir durumda. Hayatımda bir süper kahraman filminde izlediğim en akıcı aksiyon sahneleri mevcut filmde. Ancak düşmanların çokluğundan ve filmin dramasına yoğunlaşışmasından dolayı çok uzun değil. Yani uzun aksiyon sahneleri dışında, daha kısa dövüşler var filmde. Electro ile olan 2 dövüş de cidden çok iyi. Özellikle 2. Dövüş olan şehrin elektrik şebekesinde yaptıkları tüm şehrin karanlığa gömülü olduğu sahne cidden inanılmaz güzel. O sahnelerdeki atmosferin karanlığı filme çizgi roman bir hava katmış. Müthiş görsel efektlerle de birleşince ortaya inanılmaz sahneler çıkmış. Goblin dövüşü de üzerinde çok uğraşılmış her halinden belli. Goblin daha ilk sahneye girişindeki bir kahkası var ki tüylerinizi ürperten cinsten…

spiderman2

Filmin Müziklerine de bir parantez açmak lazım. Müziklerinden çok Soundtrack’ı cidden çok güzel. Her sahneye uygun kulağımıza aşina şarkılar var ve bu durum filme hoş bir tat katmış. Ancak en çok hoşuma giden Electro’ya ait bir müzik var filmde. Electro her sahneye girdiğinde o müzik alttan alta çalmaya başlıyor, bir tını şeklinde. Ve Electro ile olan aksiyon sahnelerinde bu müzik doruğa ulaşıyor. Hans Zimmer’ın ismini duyunca zaten insanda büyük beklenti oluşuyor ancak bu durum çok orijinal bir fikir ve benim epey hoşuma gitti. Ayrıca şimdiden harıl harıl Peter ve Gwen’in Electro ile ilk dövüşten önceki konuşmalarında çalan şarkıyı arıyorum. Bulan olursa bana iletsin lütfen eehhe.

Filmin o karışık senaryosu son yarım saatte yerini epik bir havaya bırakıyor. Final bölümü gerçekten kusursuz işlenmiş. Önce Electro dövüşü, ardından gelen Green Goblin dövüşü, saat kulesi, o epik düşüş sahnesi… Böyle giderse her şeyi anlatacağımdan daha fazla uzatmak istemiyorum. Son söz olarak artık karşımızda gerçek bir Örümcek adam var. Eğer Çizgi film ve çizgi romanlardaki o ukala, komik, geveze Örümcek adamı özlediyseniz filmden çok eğlenerek çıkacağınıza eminim. O Örümcek Adam temasının üzerine ayakları daha yere basan bir senaryo ve epik aksiyon sahneleri de eklenince gerçekten müthiş bir film ortaya çıkmış. Belki bir The Dark Knight değil, zaten bana sorarsanız olması da gerekmiyor ancak sinema dünyası adına en fazla eğlenerek izlediğim süper kahraman filmidir The Amazing Spider man 2. Biraz da dramatik yönü ağır basıyor olsa da(Spoiler vermemek için kendini zor tutan yazarın çırpınışı) film epey eğlenceli ve güzel. Bu dört dörtlük Peter Parker hikayesini kaçırmamanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.