Avatar
Yazar: LeaderGamer, Editör Yazım tarihi: 20.03.2012

Benim için bir onurdu, efendim.

Bir efsaneye veda ederken ne hissedersiniz? Acı, üzüntü, heyecan, tatminlik duygusu? Bu hisleri birçok oyuncu yaşadı geçtiğimiz aylarda. 2011’in sonunda iki büyük efsaneye veda ettik. Biri Modern Warfare serisiydi ve oyun olarak MW ve MW2 kadar olamasa da, hikaye olarak her duyduğumuzda tüyler ürperten adına yakışır şekilde bitti. Diğeri ise tam “bir” efsaneydi. Evet, Ezio Auditore’den bahsediyorum. AC2 dışındaki Ezio oyunları belki 15 yıl sonra çok hatırlanmayacak ama, Ezio Auditore da Firenze 2009-2011 yılları arasında hayatta olan tüm sıkı oyuncuların ömürleri boyunca unutmayacakları bir isim olacak eminim ki.

Bu iki efsaneyi de başından sonuna kadar yaşamama rağmen, benim için bunları gölgede bırakan asıl büyük “final” marttaydı. Benim için de, milyonlarca ME hayranıyla birlikte bir yıl boyunca oynadığım tüm oyunlar çerez niyetinde olacaktı. Ne var ki, Mass Effect 3 için son düzlüğe girerken yukarıda belirttiğim duyguların hiç birini hissetmiyordum. Hissettiğim daha çok endişeydi. Oyun çıkmadan aylar önce sızan hikayenin genel olarak beğenilmemesi, oyun çıktıktan sonra sonu hakkında gelen yorumların ciddiyeti ve bu son yüzünden oyuncuların oyuna verdikleri puanların 2-3’e kadar düşmesi bir yanda, almayı hiçbir yapımcının rüyasında göremeyeceği notlar öte yandaydı. Bu yüzden, oyunu oynarken içim içimi kemiriyordu hep. Ama, çok şükür Bioware beni yanıltmadı ve efsane adına yakışır bir final sundu.

Özet geçecek olursak, Mass Effect 1’de bu evrenle tanışmıştık, Reaperlar hakkında genel bilgi sahibi olmuştuk ancak bildiğimizden fazla soru işareti vardı aklımızda. İkinci oyunda ilk oyundaki gizemli havayı yansıtmaktansa saf bilim-kurgu yolunu izlemeyi tercih etmişti Bioware. Ekibimizi toplayıp intihar görevine hazırlanmıştık, hikayeye önemli katkıları olsa da ilk oyundan kalan hemen hiçbir sorumuzu cevaplamamıştı. Buna rağmen ilk oyunun mükemmel olabileceği kıvama gelmiş olduğu görüşü pek tartışılmaya izin vermiyordu.

Mass Effect 3’te de, Bioware’in beş yıldır hakkında konuşup durduğu o epik finale giriyoruz. Özet olarak olayları açıklayalım: Reaperlar galaksiyi istilaya başlamışlardır ve Dünya’dan başlayarak tüm sistemlerdeki organik hayatı yok edeceklerdir. Önceden “Ah yes, Reapers…” modunda olan konsey artık “Oh sh*t, Reapers!” moduna geçmiştir. Shepard ve ekibi ise önceden Reaper tehdidini tecrübe etmiş bireyler olarak bu savaşta çok önemli görevler üstleneceklerdir. Bu ekibin lideri olarak işin büyük çoğunluğu bir kez daha Shepard yüklenecektir.

Açıkçası oyun hakkında iki büyük korkum vardı ilk başta: İlki, fragmanlarda verilen gazın sadece “Dünya için yapılan savaş” olarak kalması ve oyunun sadece Dünya’ya odaklanması ihtimali, ki oynarken bunun sadece Bioware’in ilgi çekmek için yaptığı bir pazarlama yöntemi olduğunu görerek çok rahatladım. Oyun kesinlikle böyle bir klişeden uzak durmuş. Dünya ilk kuşatılan gezegen olduğu için hazırlıksız yakalanıyor, bu yüzden oradaki yıkımın çok daha fazla olduğunu görebiliyoruz ancak oyun boyunca savaşın etkilerini diğer sistemlerde de net bir şekilde görebiliyoruz. Özellikle ilk gittiğimiz gezegen olan, turian ana dünyası Palaven’i ve son gittiğimiz ana dünya(isim vermiyorum) sunum dediğimiz şeyin ne kadar iyi yapılabileceğini, umutsuzluk hissinin nasıl verileceğini gösteriyor. İkinci korkum ise Dragon Age benzeri “tüm ırkları birleştirip ortak tehdide karşı yok” ana fikirli bir senaryo olacak olmasıydı. Bu ise kısmen doğru çıktı. Olay şu ki, evet oyunun büyük bir bölümü başka ırkların desteğini almakla geçiyor. Ancak öte yandan bunlar hiç hazzetmediğin Dragon Age bölümleri gibi değil de, içine önceden tanıdığımız karakterleri katarak, bazen seçimler yaptırarak ve her biri kendi içinde önceki oyunlardan gelme temelleri olan hikâyelerle sunulan çok başarılı kısımlar olmuş bunlar. Ayrıca, yan görevler sayesinde de oyun sizi galaksiyi birleştirme görevleri ile bunaltmıyor.

Yan görev sistemi de bu oyunda oldukça iyi oturmuş. ME2’de yan görevlerle ana hikaye iç içeydi, her bir ekip üyesini yetiştirmek ve sadakatini kazanmak için yaptığımız yanılmıyorsam toplam 20 tane yan görev vardı, ama bunlar sonundaki intihar görevini ve dolayısıyla sonraki oyunu da etkileyeceği için hepsi ana görev gibi bir şey olmuştu. Mass Effect 3’te ise bu kadar bariz bir şekilde hikayeye katılmamış, ancak yine de yan görevleri yapmak oyuna katkı sağlıyor. Her yaptığınız yan görev toplam savaş gücünüze katkıda bulunuyor(bu sisteme birazdan değineceğim), her görev sonunda ordunuza kattığınız yeni bireyler oluyor. Akademi’den genç biyotik öğrencileri mi kurtardınız? Onları teknisyen olarak alabiliyorsunuz.

Ayrıca unutmadan söyleyeyim, eski oyunlarda karşılaştığınız herkesle 3. Oyunda yeniden yollarınız kesişiyor. Bazıları (Mordin ve Wrex gibi) hikâyede aktif rol oynarken bazıları ise sadece bir veya iki görevde görünüp gidiyor. Bu görevleri yaparsanız o karakterler de ordunuza katkıda bulunuyor. Örneğin, en az rol alan karakter Zaeed’den (ki buna çok sinir oldum, ME2’de en sevdiğim badass karakter ünvanını lan Zaeed ME3’te topu topu beş dakika görünüyor) örnek vermemiz gerekirse, onla karşılaştığımız görevi yaptıktan sonra savaş ekranında kendisi ve beraberinde getirdiği bağlantılarının katkısını görebiliyoruz.

Hangi görevde hangi karakterle karşılaşacağınız çoğunlukla sürpriz oluyor. Mesela yine Zaeed’le karşılaşacağım görevde adam birden olaya giriverdi ve aslında en altlara yolladım, karşıma çıkmayacak olsa yapmaya hiç uğraşmayacağım bir görevdi. Ama öte yandan Legion’ın geth görevinde yanımıza gelmesi gibi oldukça tahmin edilebilir şeyler de var. Bu konuda spoiler vermek istemiyorum ama tek diyeceğim, mümkün olduğunca fazla ekip üyesini hayatta tutmuş olarak başlayın 3. Oyuna, gerekirse kayıt düzenleyicilerden falan değiştirin. Bakın ben iki oyunda sadece Kasumi, Jack ve Tali ölü olarak girdim, yine de onları da kurtarmadığım için pişmanlık duydum. Özellikle Wrex, Mordin, Miranda, Legion ve üç oyun boyunca ekibinizden hiç ayrılmayan yegâne karakter Garrus’u kaybettiyseniz çok şey kaçırırsınız.

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.