Yaklaşık 1 ay süren bir bekleyişten sonra Life is Strange'in 3. bölümü olan Chaos Theory bugün çıkışını gerçekleştirdi. Senaryosu ile ön plana çıkan en sağlam oyunlardan olan Life is Strange'in bir önceki bölümünü sizler için incelemiştik. Evet, ilk bölüme göre o kadar da güçlü bir yapıya sahip değildi ne yazık ki. Peki, 3. bölümde neler oldu? Senaryo tekrar güçlendi mi? Buyrun hep birlikte göz atalım!
İncelemeye başlamadan önce belirtmek isterim ki, bu yazımızda oyunun 3. bölümü ile alakalı bol bol keyif kaçırıcı içerik (spoiler) bulunacak. Eğer oyunun temeli hakkında bilgi almak isterseniz ilk incelememize göz atabilirsiniz.
"Tüylerimiz bölümün başlaması ile birlikte diken diken oldu bile."
Hani, Nerede O Etkileyici Müzik Yahu?
Life is Strange'in ilk ve 2. bölümü oldukça güzel ve bizleri (en azından beni) çok derinden etkileyen müzikler ile başlamıştı. 3. bölüme ilk adımımı attığımda yine böyle bir müzik bekliyordum ve sadece beklediğimle kaldım. Çünkü 3. bölümün girişinde bizleri öyle baskın bir müzik beklemiyor. Onun yerine daha sakin, arka planda kendini belli etmeden çalan sakin bir müzik ile oyuna başlıyoruz. Gecenin bir yarısında başladığımız bu bölümde bizleri hem aksiyon, hem gizlilik, hem de göz yaşları bekliyor.
Chaos Theory isimli bu bölümde okuduğumuz okul olan Blackwell Academy'ye gizlice giriş yapacağız ve kayıp arkadaşımız olan Rachel Amber hakkında (ve diğer yan senaryolar hakkında) bilgiler toplamaya çalışacağız. Bu yüzden oyunun yarısı karanlık bir ortamda ve gizlilik ögeleri ile birlikte geçiyor. Oyundaki en iyi ve en eski arkadaşımız olan Chloe, üvey babasından bizler için okulun anahtarını çalmış ve böylece Blackwell Academy'ye oldukça rahat bir giriş sağlayabiliyoruz. Tabii müdürün odasına girmek o kadar da kolay olmuyor, çünkü o odanın anahtarına ne yazık ki sahip değiliz. Kısa bir süre aramadan sonra anahtarı bulamıyoruz ve kimya ile uğraşan (ilerki bölümlerde sevgili olacağımızı düşündüğüm) erkek arkadaşımız Warren'dan yardım istiyoruz. Neden mi? Tabii ki de kapıyı patlatmak için!
"Yep, you can't sleep."
En Azından Bomba Yapmayı Öğrendik!
Life is Strange'in 3. bölümünün ilk saatleri içerisinde oldukça karmaşık bir bölüm bekliyordu bizi. Tamam, bomba yapacağız da nasıl? Nereden bulacağız gereken şeyleri? Ee, bomba patladığında duymayacak mı kimse? Tamam, bomba için gerekli aletleri çok kolay bir şekilde bulduk fakat, geri kalan tüm sorular ile çok net bir şekilde yüzleştik. Bomba ile kapıyı açtığımız zaman yangın alarmı devreye girdi ve süre bizim için azalmaya başladı. Tabii mantıklı olarak yangın alarmını kapatmayı denedik, olmadı. Bomba patlamadan yangın alarmını kapatmayı denedik, yine olmadı. Oyunun bu bölümünde ne yazık ki saatlerimi harcadım. Meğer açılan odanın içerisinde durup zamanı geri almamız yetiyormuş...
Konumuza dönelim, müdürün odasından ihtiyacımız olan belgeleri aldıktan sonra işimiz bunla bitmiyor ve 1-2 yerden daha bilgi toplamamız gerekiyor. Neyiz biz, ajan mıyız? Her neyse, öncelikle Chloe'nin üvey babasının garajında bulunan bilgisayarlardan ihtiyacımız olan bilgileri aldıktan sonra, bir de Rachel ile bağlantısı olduğunu düşündüğümüz uyuşturucu satıcısı Frank'in karavanına girmemiz gerekiyor. Fakat, bu ne okula gizlice girmek gibi, ne de üvey babanın garajına girmek kadar basit değil. Yine zamanı geriye sarma gücümüzü bolca kullanacağımız bir bölüm bizleri bekliyordu. O karavanın anahtarını almak için 2-3 kişi ile dakikalarca konuşma yaptık ve bu konuşmalar sonrasında karavana girebildik. Oyun içerisinde en çok sıkıldığımız bölüm sanırım bu oldu.
"Uzun bir zamandan sonra farklı kıyafetler ile görünmek güzel tabii."
Yeni Bir Güç, Kötü Sonuçlar!
Life is Strange'in 1. bölümü sonunda, yaz ortasında yağan karları görmüştük. 2. bölümde ise durduk durmadık yere, hiç beklenmedik bir anda ay tutulmuştu. 3. bölümde ise balinalar kıyıya vurmaya başladı ve kuşlar sebepsiz yere ölmeye başladı. Oyunun başından beri beklediğimiz o büyük fırtına bizlere yaklaşıyordu, hissediyorduk. Her yeni bölümde ortam biraz daha gerilirken, bu bölümde yeni bir süper güce daha ulaştık. Eskiden dakikalar arasında geçmişe gidebilirken, artık baktığımız fotoğrafların bulunduğu zamana da dönebiliyoruz. Peki, bu güç iyi mi oldu yani? Pek sanmıyoruz...
İncelememizde sürekli söyledik Chloe'nin üvey babası diye. Peki, bu kızın gerçek babasına ne olmuştu? Ne yazık ki o bir trafik kazasında hayatını kaybetti ve bu durum hem Chloe'yi hem de annesini çok derinden etkiledi. Yeni gücümüzü ilk defa bir fotoğrafa bakarken keşfetmiştik, evet tahmin ettiğiniz gibi o fotoğraf Chloe'nin babasının öldüğü gün çekilmişti. Geçmişe döndük, henüz 13 yaşındayız. Chloe'nin babası yaşıyor, birlikte kahvaltı hazırlıyoruz. Fakat birden Chloe'nin babasının telefonu çalıyor ve dışarı çıkması gerekiyor. Evet, kaza geçireceği zamana gidiyor. Tabii biz durumun farkındayız ve Chloe'nin babasını durdurmaya çalışıyoruz. Ama gerçekten çalışıyoruz ve tahmin ettiğiniz gibi Chloe'nin babasını kurtarıyoruz. Peki, biz iyi bir şey mi yaptık yani?
"Bakışlar sanırım sonun ne kadar kötü olduğunu anlatıyor..."
Kötü Son Dostlar!
Geçmişte işimiz bittikten sonra bir şekilde günümüze geri dönüyoruz. Oyunun başından beri bizimle dalga geçen popüler kızların arasındayız, biz de artık popüleriz. Warren bizle değil, başka bir kızla ilgileniyor ve ne Rachel ne de Chloe ortada. Evet, Chloe'nin gerçek babası yaşıyor fakat Chloe felç geçirmiş durumda. Peki, neden oldu bu? Bilmiyoruz ve sadece Chloe'ye bakıyoruz. Tabii oyunun 3. bölümü de burada, acı bir şekilde bitiyor.
Oyunun ilk ve 2. bölümünü hatırladığımız zaman bu bölüm diğer bölümlere göre oldukça güçlü bir şekilde çıkıyor karşımıza. Hem oynanış bakımından, hem de senaryo bakımından çok ilginç ve devamını merak ettiğimiz şeylere şahit oluyoruz. Tabii bu yüzden oyunun 4. bölümü olan Dark Room'a da olan merakımız sürekli artıyor. Eğer Life is Strange'in ilk ve 2. bölümü oynadıysanız büyük bir ihtimalle 2. bölümden sonra oyundan biraz kopmuş olabilirsiniz. Fakat, emin olun ki Life is Strange'in 3. bölümüne vereceğiniz her para ve ayıracağınız her zaman buna değecek seviyede.
[inceleme]
