Telltale Games'in oyun dünyasına bulaştırdığı bir virüs, bölüm bölüm çıkan oyunlar. Ne yazık ki Square Enix de bu virüsten payına düşeni aldı ve 5 bölümden oluşan bir oyun çıkartmaya karar verdi. Bu oyunumuzun adı ise Life is Strange. Bu oyunu, diğer yapıtlardan ayıran en büyük özellik ise oyunun tüm grafiğinin el ile çizilmiş olması. Yani bizleri tam bir emek oyunu bekliyor. Çok zaman kaybetmeden oyunumuza geçelim!
Grafikler kadar hikayesi de önemli
Life is Strange sadece el yapımı grafikleri ile değil, güçlü hikayesi ile de iddialı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu yüzden oyunun hikayesine öyle çok derinden girmeyeceğim. Life is Strange'in 1. bölümü olan Chrysalis isimli bölümde 18 yaşındaki karakterimiz olan Max Caulfield, ailesini Seattle'da bırakarak kendi memleketi olan Arcadia Bay, Oregon'da Blackwell Academy isimli okula gidiyor. Bu sırada karakterimiz bir kabus ile karşı karşıya kalıyor ve özel güçlerini keşfediyor. Zamanı geriye alma özelliğini keşfeden karakterimiz ilk iş eski bir arkadaşını kurtarmak için zamanda yolculuğa çıkıyor. Fakat bu kadar güzel bir hikaye ne yazık ki Life is Strange'de pek güzel bir şekilde başlamıyor. Oldukça basit, sanki hiçbir şey olmamış gibi başlıyor hikayemiz. Girişin bu kadar güçsüz olması sizi yanıltmamalı ama. Çünkü hikayenin devamı oldukça sürükleyici. Hikayedeki tek eksik, söylediğim gibi girişin oldukça basit tutulmasıydı.
Evet, sadece bu ana menüye bakmak için bile oyunu satın alabilirsiniz.
3. şahıs bakış açısından karakterimizi yönettiğimiz bir oyun olan Life is Strange, klasik bir oynanış tarzı olan "Point and Click" yöntemi ile çalışıyor, en azından belli başlı bölümlerde. Onun haricinde karakterimizi tabii ki kendimiz kontrol edebiliyoruz. Ayrıca yine bu klasik oynanış türü ile bağdaştırılmış bazı bulmacalar da oyunun ilk bölümünün içerisinde yer alıyor. Hem bulmaca öğeleri hem de "Point and Click" oynanış tarzı ile karşımıza çıkan Life is Strange içerisinde bir de oyun içerisinde verdiğimiz kararlara göre veya yaptığımız şeylere göre değişen bir final sistemini bulundurunca gerçekten tadından yenmez bir oyun oluyor. Bu arada, oyundaki karakterlerin diyalogları ile dudak hareketlerinin hiçbir şekilde uyuşmaması oyunun nadir kötü yanlarından bir tanesi. Sanki karakterler konuşurken sadece ağzını açıyor ve kapatıyor gibi görünüyor.
Gözle görülebilen öğeler ile bizleri etkileyen Life is Strange'in karakterleri de ayrı bir övgü noktası. Yaklaşık 2 senedir geliştirilmekte olan Life is Strange'in karakterleri ile tanıştığınızda sanki gerçek hayattaki bir insanmış gibi bir hisse kapılacaksınız ve kapıldığınız bu histe de sonuna kadar haklısınız çünkü oyundaki her karakter üzerinde ayrı ayrı çalışılmış ve karakterlerin kişiliği, dışarı doğru çok güzel bir şekilde yansıtılmış durumda.
Photoshop güzellik getirmiyor kızlar!
Sesler nasıl sesler?
Öncelikle Life is Strange'deki bazı karakterleri seslendiren kişilerden bahsetmek istiyorum, daha sonra performanslarından konuşuruz. Öncelikle, bizim yönettiğimiz karakter olan Maxine Caulfield, daha önce Murdered: Soul Suspect oyununda Iris Campbell ve Rose Campbell karakterlerini seslendiren 27 yaşındaki Hannah Telle tarafından seslendiriliyor. Oyundaki bir diğer önemli karakter olan Chloe Price ise daha önceden Aliens: Colonial Marines, Borderlands 2, Borderlands: The Pre-Sequel ve Saints Row IV oyunlarında seslendirme yapmış olan Ashly Burch tarafından seslendiriliyor. Yani, anlayacağınız ilk bölümdeki önemli karakterlerin seslendirmeleri önemli kişiler tarafından yapıldı. Peki performansları nasıl?
Karakter seslendirmelerinin kalitesi gerçekten duyulmaya, görülmeye değer seviyede. Oyunda konuşabilen tüm karakterler son derece kaliteli bir seviyede performans ile seslendirilmiş ve oyuna aktarılmış. Ayrıca oyundaki çevre sesleri de yine oldukça kaliteli. Bu sesler oyunun o tatlı grafikleri ile birleştiği zaman kusursuz bir hal alıyor. Kısaca, oyunda sese dair olan her şey kusursuza yakın bir seviyede işlenmiş. Diyecek fazla bir şeyimiz yok.
Genel olarak nasıl bir oyun bu?
Life is Strange tam da şu sıralarda ihtiyacımız olan bir oyun. İçerisinde gerçek bir emek bulunduran, özenli ve düzenli bir şekilde üzerinde çalışılmış bir oyun. Tabii ki kusursuz bir yapıt değil, fakat oyunda rahatsız edici nokta o kadar az ki, oyunun güzel grafikleri ve sesleri bu rahatsız edici noktaları çok güzel bir şekilde kapatıyor. Eğer Life is Strange'i alıp almamak arasında kararsız kaldıysanız ve bu tür oyunlardan hoşlanıyorsanız, direkt olarak Season Pass özelliği ile birlikte 5 bölümü almalısınız.
[inceleme]
