Avatar
Yazar: Kaan GEZER, Editör Yazım tarihi: 11.07.2016

Bundan yaklaşık 6 sene önce, Limbo isimli çok hoş bir oyun çıkmıştı karşımıza. Atmosferi ile tüm oyuncuları etkilemiş olan bu Limbo, Playdead tarafından geliştirilmişti. Bu oyundan neredeyse 6 yıl sonra yine Limbo'nun ruhunu taşıyan bir oyun çıktı karşımıza. İşte yine Playdead tarafından geliştirilmiş, platform/bulmaca oyunu, Inside. Ekranın sadece sağa sola, aşağı veya yukarıya kaydırılması ile oynanan, yani bir 3D Sidescrolling oyunu olan, Inside şimdilik sadece PC ve Xbox One platformları için çıkmış durumda. Bizler de bu oyunu PC platformunda inceleyerek, sizlerin karşısına çıkartmaya çalışacağız. İncelememiz için hazır mısınız?

304430_screenshots_20160710201416_1

Sanıyorum ki incelememe oyunun en karışık noktasından başlayacağım. Eğer oyunu oynadıysanız zaten tahmin etmişsinizdir. Bu nokta, oyunun senaryosu. Inside'da küçük bir çocuğun kontrolünü ele alıyoruz ve bu çocuk hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece çocuk hakkında değil, bizlerin peşinde olan insanlar hakkında, evren hakkında ve oyun dünyası üzerinde bulunan ilginç şeylerle ile alakalı hiçbir şey bilmiyoruz. Oyun boyunca peşimize insanlar, köpekler, hatta deniz kızları bile düşüyor fakat neden düşüyor tam olarak bilemiyoruz. Aslında Inside'da bir tür deneysel işlemlerin yapıldığı bir kamptan kaçıyor gibiyiz fakat, neden kaçtığımızı da bilmiyoruz. Yani, oyunun her saniyesinde kendinize, "Neden?" diye sormanız gerekiyor.

Inside'ın belki de en iyi noktası, bilinmezliği sayesinde, senaryosu. Oyunun senaryosunun gizemine karşı, bizlere sunulmuş olan oynanış süresinin çok az olması ve oyun boyunca hiçbir şeyin açıklanmaması bizlerin biraz sinirini bozsa da, "Yahu bu oyun çok kötü olmuş." diyemeyiz bunlar yüzünden. Oyun hak etmiyor böyle bir şeyi. Fakat senaryo üzerinden kötü bir yön vermem daha gerekirse, gönül rahatlığı ile final diyebilirim. Çünkü oyunun finali bence çok yetersizdi. Oyuncular en azından küçük bir açıklamayı hak ediyor diye düşünüyorum ben. Fakat Inside gizemli bir şekilde başlıyor ve gizemli bir şekilde bitiyor.

Senaryonun tamamen bir bilinmezlik içerisinde olduğu bu oyun, daha önce de dediğim gibi çok kısa bir oynanış süresi vaat ediyor. Ben oyunu sanıyorum ki 4 buçuk saatlik bir süre içerisinde bitirdim. 31 lira gibi bir fiyat etiketi biçilmiş bir oyun için bence oldukça az 4 buçuk saat. Hatta benim gibi bulmacalarda takılmazsanız, oyunu 2 veya 3 saat gibi çok kısa bir sürede bile bitirebiliyorsunuz. Buna karşın, oyunda bulunan toplanabilir eşyalara gözünüzü dikerseniz, onları aramak için günlerce bile uğraşabilirsiniz bence ki, bu da oyunun süresini bir hayli uzatır. Fakat, hadi ama... 31 liraya bu kadar az oynanış süresinin bulunması, oyunun açık ara ile en kötü yönü.

304430_screenshots_20160710200012_1

Inside karşımıza çok güzel bir sanat tasarımı ile çıkıyor. Öncelikle, evren tasarımı bence muhteşem. Karakterinizin geçtiği yerler, arka sahneler, hava, yer, aklınıza gelen her yer oyunda muhteşem görünüyor. Bunun en temel sebebi ise kusursuz bir şekilde tasarlanmış olması. Tüm bu tasarımlar haricinde geçtiğiniz yerlere yerleştirilmiş ögeler veya canlılar da o ortamı çok güzel bir şekilde yansıtabiliyor. Görsel ögeler bir yana, işitsel yandan da oyun çok güzel. Inside'ın müzikleri, ses efektleri üzerine konuşulamayacak derecede bence. İyi yönde tabii ki.

Oyunun göze ve kulağa hitap eden yönleri bir kenara, eğlenceye hitap eden yönleri de bence oldukça hoş. Oyun özünde bir platform ve bulmaca oyunu. Bu yüzden oyun içerisinde bulmacalarla sıkça karşılaşabiliyorsunuz. Ben açıkçası bulmaca oyunlarından haz alan bir kişi değilim fakat Inside çok güzel bir istisna oldu benim için. Oyunun bulmaca bölümleri ne çok basit, ne de çok zor. Eğer bulmaca oyunları üzerinde özel bir yeteneğiniz varsa bile zorlanabiliyorsunuz, fakat ilk defa bulmaca oyunu da oynuyorsanız, bir o kadar zorlanmıyorsunuz. Yani oyunun bulmaca ögeleri üzerinde güzel bir büyü bulunuyor bizce.

Limbo'nun ayak izlerini takip eden Inside, bizce oldukça güzel ve oynanması gereken bir oyun. Fakat bu güzelliği bozan tek şey oyunun çok kısa oluşu, yeniden kendini oynatmaması ve bunlara bağlı olarak fiyatının çok fazla olması. Dediğim gibi, sadece 3 saatinizi harcayabileceğiniz bir oyuna 31 lira vermek ister misiniz? Bu yüzden, bu oyun sizi çok ortada bırakabilir bizce. Oyunun güzelliğine karşı, kısa bir oynanış ve pahalı bir fiyat etiketi bulunuyor çünkü. Ne diyelim efendim? Karar sizin. İşte Limbo! Pardon, Inside diyecektik...

[inceleme]

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.