Zaten hiç oyunum yoktu doğru düzgün. İyi oldu bu iyi.
Koruculuğunu yaptığınız, yem yeşil, huzur dolu bir bölgedesiniz. Elinizdeki telsiz ile iletişime geçebildiğiniz tek bir arkadaşınız var. Üstüne üstlük, bahsettiğimiz bu bölgede ilginç olaylar oluyor. Ne yapabilirsiniz? Ne yapabiliriz?
Aslında bu sorunun cevabını öğrenebilmek için sadece PC ve PlayStation 4 platformuna çıkmış olan Firewatch'ı oynamanız yeterli. Çünkü bahsetmiş olduğum bu olaylar Firewatch'da yaşanıyor. 9 Şubat 2016 tarihinde çıkışını yapan, bizlerin ise PlayStation 4 üzerinde incelediğimiz Firewatch'a buyurun bir de hep birlikte göz atalım!
Gerçekte de böyle kolay sevgili yapabilsek ya?
Wyoming'e İlk Adım!
Firewatch karşımıza çok hoş bir şekilde çıkıyor. Yani, en baştaki hikaye sunumu, görsellikleri ve müzikleri oldukça güzel ve etkileyiciydi. Senaryonun detaylarına pek girmeyeceğim fakat oyunun en başlarında bazı seçimler yaparak senaryomuzu şekillendiriyoruz. Temel olarak senaryoda, karımız alzheimer benzeri bir hastalığa yakalanıyor ve işler yolunda gitmemeye başlıyor. Biz de kendimize korucu olarak bir iş buluyoruz ve bir yaz ayında bulduğumuz o işe başlıyoruz. Çünkü bazı şeylerden artık uzaklaşmak istiyoruz.
Oyun içerisinde bire bir sürekli iletişimde olduğumuz tek bir karakter var ki o da karşı bölgede bulunan patronumuz. Onun dışında oyun içerisinde bazı yan karakterler ile iletişime geçiyoruz fakat onları da birer siluet olarak görüyoruz zaten. Diyaloglardan bu kadar çok bahsediyorum çünkü oyunun en önemli noktalarından biri de karşı bölgede bulunan patronumuz ile olan diyaloglarımız. Çünkü onunla olan konuşmalarımız hem oyunun ana hatlarını oluşturuyor, hem oyun hakkında bilgi sahibi olabiliyoruz, hem eğlenebiliyoruz, hem de bu konuşmaları kendimiz seçebiliyoruz. Yani, az da olsa oyun içerisindeki senaryoyu kendimiz geliştirebiliyoruz.
Firewatch içerisinde yaşadığımız her olay birer güne serpiştiriliyor. Mesela ilk günde göl kenarında bulunan bazı insanları kontrol etmemiz gerekiyor. Bu ilk gün içerisinde olay yaşanıyor ve bitiyor. Tabii sizin oynanış tarzınıza göre bu oynanış süresi çok uzayabiliyor veya çok kısalabiliyor. Bu konuda canımı sıkan ilk konu, oyunda dinamik olarak bir zaman döngüsünün bulunmaması ve keşif yapmamıza pek izin verilmemesi. Yani, oyun açık dünya tamam ama oyunun istediği yere gitmekten başka şansınız yok çünkü biliyorsunuz ki, bir sonraki gün o keşfetmek istediğiniz yere gideceksiniz. Mesela, ilk günde karşımıza çıkan o görevi sabah bitiremeseydik de, akşam oldu diye kulemize dönüp, bir sonraki sabah devam etsek fena mı olurdu? Bunu söylüyorum çünkü, karakterimin o akşam saatinde kulesinde dururken, manzara karşısında kahvesini yudumlamasını çok isterdim. Hoş bir görüntü olurdu.
Oyunda çeşitli renk paletleri de bulunmakta. Fakat turuncunun güzelliği de bir başka yahu.
Eğlenceli ve Çeşitli Dinamikler!
Bir orman görevlisi olarak, çantamızda halatlar, el fenerleri, fotoğraf makinesi, harita ve pusula ile dolaşıyoruz. Bahsettiğim her şeyin ayrı ve önemli kullanım alanları bulunuyor. Mesela orman içerisinde yolunuzu, haritanızı ve pusulanızı kullanarak bulmanız gerekiyor. Tabii elinizdeki telsiz ile yol yordam açısından patronunuzdan da yardım alabiliyorsunuz zaman zaman fakat genelde yetmiyor o yardım. Ayrıca bahsettiğim bu telsiz ile etrafta merak ettiğiniz şeyleri rapor edebiliyorsunuz ve bilgi alabiliyorsunuz. Rapor ettiğiniz bu şeylerden bazen eğlenceli diyaloglar da oluşuyor.
Orman içerisinde keşif yaparken, zaman zaman kasa benzeri şeyler bulabiliyorsunuz. Bu kasa benzeri şeyleri açarak hem bulunduğunuz bölge hakkında bilgi alabiliyorsunuz, hem de elinizde bulunan haritayı güncelleyebiliyorsunuz. Bu kasalardan bazen ilginç şeyler çıkmıyor da değil hani. Ayrıca oyun zaman zaman sizlere henüz giremeyeceğiniz yerleri göstererek, heyecanlanmanızı, zaman zaman ise korkmanızı sağlayabiliyor. Bu da açıkçası sizi oyunda tutmaya yetiyor.
Açıkçası Firewatch oynanıştan çok senaryoya dayalı bir oyun. Yani oyun içerisinde yapacağınız şeyler hep aynı fakat anlamları, senaryo yönünden etkisi farklı. Bu yüzden oynanış mekaniklerinde öyle çok büyük bir çeşitlilik beklemenizi önermem. Fakat senaryo açısından da sağlam ve etkileyici bir senaryo umabilirsiniz. Çünkü gerçekten öyle.
Belki de oyunun en güzel anlarından bir tanesiydi, Delilah ile yangını birlikte izleyip, muhabbet etmek...
Gelelim Performansa!
Firewatch, grafik olarak çok etkileyici bir oyun değil. Tabii bunu her oyunda gerçekçi grafikler arayanlara söylüyorum. Yoksa Firewatch'ın o tatlı grafikleri oldukça hoş. Zaten sizler de görsellerden görebiliyorsunuz rahatlıkla. Bu grafiklerin yanında, performans ne yazık ki inanılmaz sıkıntılı. Yakın geçmişte yine Until Dawn'da böyle bir olay yaşamıştım. Oyun mükemmel fakat performans sorunları yüzünden bir türlü oyundan tat alamamıştım. Ne yazık ki Firewatch da böyle çünkü oyun genelde 25 ile 30 FPS arası takılıyor. Çok çalı, çırpının olduğu yerlerde 15 FPS değerine kadar düşebiliyor oyun.
Belli bölgelerdeki FPS sorunları bir yana, belirsiz, rastgele yerlerde de ani FPS düşüşleri yaşanabiliyor. Ayrıca oyun içerisindeki bir bölgeden, başka bir bölgeye geçerken oyundaki ögeler geç yüklenebiliyor. Bazen ise kaplamalar yüklenmeyebiliyor. Aslında genel olarak bakınca Firewatch, performans olarak pek başarılı bir oyun değil. Fakat ben bu sorunların ilk gün güncellemesi ile düzeleceğine inanıyorum. Çünkü ben bu satırları 5 Şubat 2016 tarihinde yazmaktayım. Sizler ise bu incelemeyi büyük ihtimalle oyunun çıkış gününde göreceksiniz. Performans hakkındaki yorumlarım şuan için bu şekilde. Firewatch için 1.01 güncellemesi geldiği zaman mutlaka o şekilde de deneyeceğim oyunu ve ona göre bu satırları tekrar düzelteceğim efendim. Eğer düzeltmediysem, zaten sonuç belli demektir.
Grafikler ve performans haricinde değinmek istediğim son bir nokta daha olacak ki o da tahmin edebileceğiniz gibi sesler. Oyunda karakter seslendirmeleri çok kaliteli. Öncelikle bunu bir söyleyeyim. Ses efektleri de aynı kaliteye sahip. Fakat oyun içerisindeki arka plan müzikleri neredeyse hiç yok. Yani, her zaman telsizimizden konuşamıyoruz. Konuşamadığımız zamanlarda da arkada müzik olmadığı için inanılmaz sessiz ve sıkıcı bir ortam oluşabiliyor oyuncu adına. Yani, oyunun sonundayım artık. Bahsettiğim arka plan müziklerini sadece 4 defa duyabildim. O müzikler de büyük ihtimalle daha önceden planlanan yerlerde çalmaya başladı zaten.
Tablo olarak eve asmak lazım aslında.
Hemen Toparlayalım!
Daha önce de belirttiğim gibi Firewatch biraz senaryo odaklı bir yapıt. Bu yüzden oynanış bir adım geride, grafikler gerçekçilik açısından bir adım geride fakat senaryo her bakımdan en başı çekiyor. Fakat senaryoya da genel olarak baktığınız zaman çok aman aman bir şey görülmüyor. Fakat oldukça derin noktalar, verilen güzel mesajlar bulunuyor oyun içerisinde. Zaten oyunun senaryosu da korucu simülasyonu gibi değil. Günler geçtikçe tüm olaylar sarpa sarmaya başlıyor. Olayların çözülme noktası da bir o kadar güzel. Evet, dolu dolu duygu yüklü bir oyun değil Firewatch. Fakat sizlere güzel şeyler hissettirecektir. Ah bir de o performans problemleri olmasaydı...
Firewatch, tek oturuşta bitirilebilecek bir oyun. Herhalde benim 5-6 saatimi aldı bitirmek. Belki daha da kısa. Verilen paraya değer mi? Bu sorunun cevabını bilemiyorum. Steam'de oyun Türkiye'ye özel fiyat ile satılıyor. Bu yüzden 20 küsür liraya Steam üzerinden alınabilecek bir oyun fakat PlayStation 4 üzerinde sanıyorum ki 50 lira civarında olacak Firewatch. Açıkçası bu kadar performans sorunu olan bir oyunu 50 lira verip, almanızı tercih etmem. Çünkü zevk alamayacaksınız. Bu oyun için PC önceliğiniz olmalı bence. Hem performans, hem de fiyat bakımından.
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, oyuna vermiş olduğum puan ile oyunun eksi noktaları pek uyuşmuyor gibi görünüyor. Fakat performans sorunları haricindeki tüm eksik noktalar bir şekilde düzeliyor veya çoğu oyuncu zaten pek dkkat etmiyor o hususlara. Bu yüzden 10 üzerinden 9 sanıyorum ki en uygun not olacaktır. Başka bir inceleme veya haber yazımda görüşmek üzere sevgili okur.
[inceleme]
