Playstation zamanlarımın en nadide oyunlarından birisi, şüphesiz Resident Evil oyunlarıydı. İlk olarak RE 2’yi oynamıştım. Daha sonra, tüm Survival Horror mantığımı değiştiren bir oyunla dünyam alt üst olmuştu. Tahmin ettiğiniz gibi, Resident Evil Nemesis’ten bahsediyorum. Bu zaman da dâhil, şimdiye kadar hiçbir boss beni Nemesis kadar korkutup, heyecanlandıramadı. Genel anlamda ilk 3 oyun, gerek karakterleriyle, gerekse oyun mekanikleriyle çok özel bir yere sahipti. Yıllar geçti, diğer seriler geldi ve yapımcılar ilk ciddi radikal kararlarını uyguladılar; Omuz kamerası, daha bilinçli zombiler ve hikâye yelpazesi. Ama ilk 3 oyun kadar, serinin devam eden oyunları sevilmedi. Sıkı bir RE oyuncusu olan ben bile, RE 6’yı PC’den sildim. Açıkçası daha ilk anlarda sıkıldım, tuş kombinasyonlarını beğenmedim vs. Capcom’a “ yeter artık, Resident Evil’ın yakasını bırak” demeye başlamıştım. Ne bileyim onlarda, Devil May Cry’ı Ninja Theory’ye bıraktıkları gibi, “Biz bu işi artık yapamıyoruz, alın siz yapın” diyebilirler.
RE 6’dan kısa bir zaman sonra RE Revelation PC ve konsollar için piyasaya çıktı. İtiraf edeyim Gökhan (patronumuz) incelemeyi bana verince, hiç heyecanlanmadım. Nintendo 3 DS için çıkmış olan bir oyun, PC ve konsollara port olunca neler görecektim. İsteksizdim ancak, oyunu açıp 10 saatin üzerinde bir zaman geçince tüm tahminlerimde yanıldığımı anladım.
Denizde Başı Boş Dev Bir Gemi
Bioterrorism Security Assessment Alliance (BSAA) bünyesinde çalışan Chris Redfield ve Jessica Sherawat’tan haber alınamaması üzerine, geniş çaplı bir arama çalışması başlatılır. Bunun için BSAA’nın başındaki Clive R. O'Brien Jill ve Parker’ı Queen Zenobia adlı gemiye gönderir. Diğer taraftan Chris ve Jessica Avrupa’da dağlık bir bölgede ekiple kontak kurmaya çalışırken, yakınlarına düşen bir uçağı araştırmak için peşinden giderler. Hikâye bu şekilde başlıyor. Daha sonra ekipten iki kişi, düşen uçaktan gelen sinyal üzerine bölgeye sevk ediliyor. Üç farklı hikâye şeklinde başlayan macera, bir noktada kesişiyor. İşin başka bir boyutu ise, malum uluslararası biyo-terörizm. Veltro isimli grup t-Abyss virüsünü geliştiriyor. Bu virüsün gelişimi ve etkilerinin takip edilmesi için de 3 adet gemi seçiliyor. Bizim de ekip olarak görevimiz bu gemilerde neler olup bittiğini öğrenmek ve Terragrigia şehrine yapılacak biyo-terör saldırısını engellemek. Hikâye başlangıç, gelişim ve bitiş olarak çok güzel kurgulanmış. Genel olarak Jill Valentin’i ağırlıklı olarak oynayacağız, bunun yanında Chris, Parker ve Keith Lumley’de kontrol ediyoruz. Oyunumuzda ayrıca su da yüzebileceğiz. Yüzme olayı az da olsa, oyuna değişik bir hava katmış.
