Bu incelememizi okuyan bir çok oyuncu büyük bir ihtimal ile zaten Life is Strange'i biliyordur. Ben yine de bilmediğinizi var sayarak ufaktan bir ön bilgi geçeyim. Life is Strange, Square Enix çatısı altında bulunan ve bölüm bölüm yayımlanan drama/macera tarzında bir oyun. İlk bölümünü 30 Mart 2015 tarihinde yapan Life is Strange, bugün de 2. bölümünü piyasaya sürdü ve biz de Life is Strange'in ilk bölümünü incelediğimiz gibi, bu bölümünü de incelemeye karar verdik. Fakat inceleme başlamadan önce uyarmak istiyorum, bu incelememizde oyunun ana ögelerinden çok senaryoya değineceğiz. Eğer oyunu henüz oynamadıysanız keyif kaçırıcı bazı ögeler ile karşılaşabilirsiniz.
Sonunda Yeniden İş Başındayız!
Life is Strange'e ilk bölümü ile kesinlikle aşık olmuştum ve 2. bölümünü büyük bir merak ile beklemeye başlamıştım. Bu sırada ertelenme haberleri, bu ertelenme haberini yalanlayan haberler, sızdırmalar derken zaten 2. bölüme oldukça aç bir durumda iken, daha da ister oldum 2. bölümün çıkmasını. Beklentilerim oldukça arttı. İlk bölümden çok daha fazla aksiyon, çok daha fazla drama istiyordum. Peki 2. bölüm ile ne oldu? Sanırım ben pek beklediğimi bulamadım...
Life is Strange'in 2. bölümüne yine oldukça güzel bir şekilde başlıyoruz. İlk bölümü oynayanlar mutlaka o mükemmel müziği hatırlayacaktır. Sanıyorum ki yine aynı sanatçının farklı bir müziği kullanılmış. Fakat bu sefer kullanılan müzik ne yazık ki beni pek etkilemedi. Müzikle içli dışlı biri olduğumu göz önünde bulundurursak, biraz da zor beğendiğimi söyleyebilirim. Her neyse, yapılacak çok şeyimiz var. Aklımızda onlarca soru var. Ha bir de Chloe hanım bizim süper gücümüze inanmadığı için kanıt istiyor. Bu bölümün yarısından fazlası Chloe'ye kendimizi kanıtlamakla geçti diyebilirim. Tamam, senaryo dahilinde oldukça akıllıca bir hareketti bu fakat kendimizi kanıtlamak için oyuncuyu bu kadar sıkan şeyler yapmaya ne gerek vardı ki? Chloe'nin cebindekileri çıkartmasını bekle, zamanı geri al, cebinden çıkarttıklarını en ufak detayına kadar ona söyle. Yetmedi mi? Etrafında yaşanacak ilginç bir olay bekle, tekrar zamanı geri al ve tekrar yaşanan bu olayları Chloe'ye en ince detayına kadar anlat. Sıkıldım arkadaş, sıkıldım.
"But first, let me take a selfie!"
Rachel Dön Evine!
Kayıp kızımız Rachel için bu bölümde de bir şeyler yapıyoruz. Daha doğrusu bir sonraki bölümde Rachel'ı bulmak için yapabileceğimiz şeylerin ipuçlarını görüyoruz. Ayrıca Chloe ile Rachel arasındaki sıkı bağı da görmüş oluyoruz. Evet, Chloe bizim çocukluk arkadaşımız fakat görünen o ki Chloe, Rachel ile daha fazla zaman geçirmiş biz yokken. Oyun bu tür noktalar tam aklımıza geldiği zaman öyle şeyler karşımıza çıkartıyor ki, inanamazsınız. Özellikle 2. bölümün küçük bir sahnesinde "Rachel ile Chloe arasında bir de ben olsam, üçümüz nasıl takılırdık? Sanırım beni istemezlerdi." dedirttiriyor oyun bizlere. Bu arada, oyunun final bölümünün, final sahnesi için bir tahmin de bulunayım mı? Rachel'ı bulacağız ve bulduğumuz zaman tek başımıza olacağız. Bu sahnede ise bize Rachel'ı kurtarmak veya kurtarmamak gibi 2 seçenek gelecek. Gelen bu seçeneklerden bir tanesini seçmemiz ile de hem sezon bitecek, hem de 2. sezonun kapıları açılacak.
Seçenekler demişken, Life is Strange'in ilk bölümünde verdiğimiz büyük kararlar oyunun 2. bölümüne oldukça büyük derecede etki etmiyor. Fakat yine de önceden verdiğiniz kararların nelere neden olduğunu rahatlıkla hissedebiliyorsunuz. İlk bölümde verdiğimiz büyük kararlar oldukça sıkıntıydı. Kararlar oldukça zor ve yaratıcıydı. 2. bölümde de bu ayar hiç bozulmamış ve yine ahiret soruları gibi kararlar çıktı karşımıza. 2. bölümün belki de en sevdiğim yanı bu oldu.
Sen Hayırdır Kate?
Rachel ile Chloe arasında büyük bir bağ varsa, bizle Kate arasında da artık büyük bir bağ var. Zaten böyle bir bağın oluşacağını ilk bölümden görmüştük fakat 2. bölümün sonlarına doğru Kate'i intihar eşiğinden çekip almamız ile aramızdaki arkadaşlık bağı daha da sağlamlaştı. Bu arada Warren ile de sanırım ufaktan sevgili olaylarına girişeceğiz. Bu bölümde yine Warren'ı çok göremedik ama bu gidişle 3. veya 4. bölümde kendisini sık sık göreceğiz gibime geliyor.
Kate'i intihardan kurtardık demişken, Chloe'yi de ölümden kurtardık. Kate'in ölmesine izin verebiliyorduk fakat Chloe'yi kurtarmak oyunun o anında yapmamız gereken tek şeydi ve oyun zaten Chloe'in ölmesine de izin vermiyordu. Tren raylarına ayağı sıkışan Chloe, acı dolu bir sesle bizden yardım istiyor ve bir yandan da trenin sesleri duyuluyordu. Evet, oldukça klişe bir sahne fakat ben bu sahnede oldukça heyecanlandım. Onu deniyoruz olmuyor, şunu deniyoruz olmuyor derken iyice geriliyorsunuz. Evet, zamanı geri alabiliyorsunuz fakat yine de geriliyorsunuz bu sahnede.
Yok mu O Teknik Sıkıntılar?
Life is Strange'in ilk bölümünde dudak senkronizasyonu haricinde neredeyse hiçbir teknik sıkıntı yoktu. Dudak senkronizasyonu sorununun 2. sezon ile düzeleceğini oyunun geliştiricleri duyurmuştu. Bu yüzden bu sorun üzerinde durmayacağım fakat bu bölümde öyle bir teknik sıkıntı vardı ki insanı oyun oynamaktan soğutuyor. Ara sahnelerde ve ara sahneler sonrasında oyunun FPS oranı neredeyse 5-10 arasına kadar düşebiliyor. Bu sorun ile oyunun tüm akıcılığı akıyor gidiyor resmen. Bu sorun haricinde başka bir sorunla karşılaşmamak da bir yandan bizi sevindirdi açıkçası.
Peki, Nasıl Olmuş Bu Bölüm?
Life is Strange: Episode 2 yaşadığımız tüm teknik sıkıntılara rağmen tek solukta bitirilebilecek bir bölüm. Hatta 1 kez bitirdikten sonra 2 veya 3 kez daha baştan oynayabilir ve farklı seçimlerde oyunun gidişatı nasıl oluyor görebilirsiniz bile. Bu bölümün fiyatının da 10-15 TL arası bir şey olduğunu göz önünde bulundurursak, kesinlikle alınıp oynanması gereken bir bölüm. Tabii ilk bölümü oynadıysanız. İlk bölüm demişken, bu bölümdeki duygu oranı ilk bölüme göre oldukça düşüktü. Düşük olmamalıydı be Square Enix...
[inceleme]
