Avatar
Yazar: Barış Tolon, Editör Yazım tarihi: 22.03.2017

CD Projekt RED, bugüne kadar yaptığı birçok hareketle, hem bizim, hem de oyuncuların gönlünde taht kurmuş bir firmadır. The Witcher serisi ile muazzam oyunlar yaratan şirket, dünyanın en büyük oyun geliştiricileri arasında gösteriliyor. Geçtiğimiz günlerde CD Projekt RED'in iki kurucusundan biri olan Marcin Iwinski, bir röportaja katıldı ve stüdyonun başlangıcından itibaren, nasıl bir yol izlediklerini anlattı. Glixel adlı bir site ile yapılan bu röportajda, birçok konudan bahsedildi. Marcin Iwinski, "Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra, Polonya'da telif hakkı yasası çıkarıldı ve lise arkadaşım olan Michał Kiciński ile, Polonya pazarına yönelik oyunları ithal etmeye karar verdik. Bu da, stüdyonun neden CD Projekt RED ismine sahip olduğunu açıklar zaten. Oyun dağıtımcıları olarak işe başladık ama dürüst bir şekilde söyleyebilirim ki, dağıtımda pek iyi değildik. Çok güzel oyunlara sahiptik ve Polonya'nın ilk yerel dağıtımcıları olmak istiyorduk. Şirkete başlarkenki en büyük motivasyonumuz, büyük isimlere sahip olabilmemizdi. Etraftan bir sürü aptalca sözler geliyordu ama biz onları dinlemiyorduk. Çünkü biz tanrılardık. Polonya'da neyin dağıtılacağına karar veren bizdik." dedi.

CD Projekt RED, The Witcher

Bir gün, bir oyun dergisinde Warcraft 2 reklamını göre iki arkadaş, strateji oyunlarını çok sevdiğinden, bu oyundan 300 tane sipariş etti. Ardından Blizzard’ın Polonya dağıtıcısı olarak buldular kendilerini. Firmanın dönüm noktasıysa, oyunlara çeviri desteği vermeleri ile ortaya çıktı. Şirketin kurucuları bu konuda, “İlk başta oyun kutularını ve kitapçıklarını çeviriyorduk. Daha sonra oyunları çevirmeye başladık. Yani oyun yapımcılığını tersinden öğrendik aslında. Kendi oyunlarımızı yapma hayalimiz vardı ancak oyunları nasıl yapacağımız hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Rol yapma oyunlarından etkilendik. İşte, rol modellerimiz olan BioWare'den Ray Muzyka ve Greg Zeschuk'la, bu şekilde karşılaştık. Daha o dönemde yeni çıkan Baldur's Gates oyununu oynadık. Oyunu Lehçe'ye çevirmek istiyorduk çünkü Polonyalı oyuncuların böyle bir oyunun kıymetini bileceğini düşünüyorduk ancak pazarımızın çok küçük olduğunu söyleyip bizi reddettiler." dedi. Böylece ikili, ana geliştirici ve dağıtımcı ekibe 3.000 kopya satış garantisi verdi, üstüne bir de para ödemi. Aslında, bu onlar için çok büyük bir risk idi çünkü o güne dek en fazla 500-1000 kopya satabiliyorlardı ama bu oyun için 18.000 adet ön sipariş aldılar. İlk yılın sonundaysa, 50.000 satış rakamına ulaştılar.

Ertesi yıl E3 etkinliğine gidip, bu elde ettikleri başarıyı anlattıklarında oradaki yetkili kadın, bu ikiliye inanmadı ve, "Bu imkansız. Polonya’da 50.000 oyun satamazsınız.", dedi. BioWare, banka hesaplarını kontrol edince işler değişti tabii. Böylece, Icewind Dale’in de Lehçeye çevrilmesi için anlaştılar. Ardından birçok yapım da, arkasından geldi. Bu anlaşma ile beraber, BioWare'den birçok konuda yardım aldılar.

Özellikle BioWare'in yaptığı Neverwinter Nights oyununun motorundan faydalandılar ve kendi oyunları için bir destek oluşturdular. Tabii ki The Witcher'dan bahsediyoruz burada. Konuşmasındaki son sözlerinde, "Elbette her zaman yaptığımız seçimlerden mutlu değiliz. Durumlar çok basit iken bazen çok karmaşıklaşabiliyor. İyi olduğuna emin olduğunuz bir seçim yaptıktan sonra, onun kötü olduğunu düşündüğünüzde, kendinize çok kızabiliyorsunuz. Mesela The Witcher.", dedi. Açıkçası biz The Witcher serisinin çok doğru bir karar olduğunu düşünüyoruz. Birçok ödül alan ve oyuncular tarafından çok beğenilen bir yapımın, kötü olmadığına inanıyoruz. Umarız ki Cyberpunk 2077 ile de, bu şekilde devam ederler. Siz bu açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.