Avatar
Yazar: Staff, Editör Yazım tarihi: 23.03.2010

Gözlerimizi ilk açtığımızda kendimizi birden tarihin eski sayfalarından birinde buluyoruz kendimizi.Takvimler 1944 yılını gösteriyor, yer Japonya kıyıları , içlerinde bizimde olduğumuz bir grup Özel Amerikan askeriyle birlikte şişme botlarla gecenin karanlığında ilerliyoruz. Dikkatimizi birden sol tarafımızdaki ekip arkaşlarımızın yaptığı el işaretleri çekiyor ve hemen botumuzun motorunu durduruyoruz. O an fark edememize rağmen biraz sonra gelen Japon devriyesi bizim de dikkatimizi çekiyor. Ve tam kıyıya yaklaşırken diğer ekip fark ediliyor önce onlara daha sonrada bizim üzerimize kurşunlar yağmaya başlıyor...

İşte tam burda BC2 'nin o çok özlediğimiz yaşam savaşı başlıyor.Öncelikle şu müjdeyi vermeliyimki Battlefield sonunda özlerine döndü.Serinin bir önceki oyununda (muhtemelen!) oyunculara farklı bir şeyler sunma isteğinden doğduğunu varsaydığım farklı hikayesi başta ben olmak üzere tüm Battlefield hayranlarını üzmüştü. Neyse ki bunu anlayan BC ekibi son oyunda özüne dönmeyi başarmış, bizim gönlümüzü almayı bilmiş.

Önceki oyundaki gibi bunda da savaş alanlarında 4 kişilik bir tim halinde ilerliyoruz. Yanlız takım arkadaşlarımız için ölümsüzlük+sınırsız cephane şifreleri yazılmış olduğu için ne cephane ne de vurulma gibi bir dertleri yok. Fakat öyle hemen sevinmeyin çünkü size aman aman bi faydaları olmuyor. Zaten sizin düşmanlarınız da işe önce sizi temizlemekle başladığı için ekipten çok bi beklentiniz olmasın.

Konu silah seçimine gelince tamamen özgürsünüz. BC2 size tamamen kendi tarzınızı oluşturmanız için imkan sağlıyor. Oyunun çoğu yerinde size ordu tarafından paraşütle indirilmiş silah kutuları var. Bu silahlardan sadece ikisini yanınıza almanıza izin veriliyor. Bunun yanında görevler sırasında haritada ki bazı özel silah bölgelerindeki silahları bulmamız sonucunda silah koleksiyonumuzda ki kapalı konumdaki silahlar da kullanımımıza sunuluyor.

Biraz da düşmanlarınızın silahlarından bahsedecek olursak onlarda bizim kadar silah çeşitliliği olmasada genel olarak popmalı tüfek, roket atar, AEK türünde silahlar ve keskin nişancı tüfekleri bulunuyor. Ayrıca düşmanlarımız isabet aldıkları yere göre tepki veriyorlar. Boğazından vurduğumuz biri hemen yere düşmek yerine boğazını tutarak önce dizüstü sonra tamamen yere düşüyor. Fakat MW2'de ki gibi yerde sürünerek son anlarını yaşayan düşmanlar size ateş etmeye çalışmıyor. Eğer oyun motoru hakkında konuşacak olursak sanırım tek rakibi yakın zamanda çıkması beklenen Crysis 2'dir diye düşünüyorum. Çünkü gerek patlamalar gerekse kurşunlarla parçalanan tahta çitler ve beton bloklar çok gerçekci. Bu arada yeri gelmişken söyleyelim öyle bir bina duvarının, bir tahta çitin arkasına saklandım diye kendinizi güvende hissetmeyin yoksa birden bir patlama sesi ve bol kulak çınlaması ile kendinizi o çok güvendiğiniz siperinizin parçalanışını izlerken bulabilirsiniz. Böyle bir durumda tek çareniz "erkekliğin 10\9'u kaçmaktır" deyip kaçmak olacaktır.

Araç olarakta elimizde Atv, helikopter ve jip gibi imkanlar var. Tabi bunların seçimi silahlarda olduğu kadar özgür değil ancak gayet kolay ve keyifli bi sürüş yaşıyorsunuz. Tabi birde tank ile ilerlediğimiz bölümlerde mevcut fakat az önce de dediğim gibi tank ve helikopter gibi bazı araçlar hikaye ilerledikçe size veriliyor ve istediğiniz zaman binme özgürlüğümüz olmadığı gibi istediğimiz zaman inme özgürlüğümüzde yok.Bazı bölümler de ise aracı kullanan ekip arkadaşlarınız oluyor, biz ise araçta bulunan silahları kullanarak düşmanlara dünyayı dar eden konumda oluyoruz.

BC2'de oyun motoru kadar ayakta alkışlanacak olan diğer bir konu ise hikaye akışı.-Sürekli adam vur, ilerle- modundan çok uzaklarda, birbirinden çok farklı mekanlarda ve farklı aktivitelerin içinde buluyoruz kendimizi. Örnek vermek gerekirse bir bölümde soğuktan donmamak için sürekli kulübeden kulübeye, kapılarını kırıp içerde vucut ısımızın normal seviyeye gelmesini beklerken bir başka bölümde çölün ortasında kendimizi pusuya düşürülmüş bir halde göremediğimiz roket atarlı düşmanlara karşı savunuyor, başka bir bölümde ise ağır bombardıman altında ekip liderinin verdiği işaretle doğru zamanda yer değiştirerek zar zor düşman saflarına sızmaya çalışıyoruz.

Tabi ki hiçbir oyun kusursuz olmadığı gibi BC2'de de kusurlar mevcut. En başta yapay zeka hakkında pek biş şey beklemeyin. Gönül isterdi ki gerektiğinde geri çekilen, gerektiğnde ani ataklar yapan düşmanlarımız olsun. Fakat BC2, bu yönünden dolayı -Ah, keşke 2 ay daha geç piyasaya sürülseydi de biraz daha gelişmiş bir yapay zeka olsaydı- dedirtiren türden. Bir diğer eksik ise artık MW2'de de olduğu gibi görüntü ve ses efektlerinin doruklara oynadığı FPS tarzı oyunlarda oyun süresinin kısalığı. Oyunu oynamamış olan arkadaşların hevesleri kırılmasın diye
oyun süresini yazmak istemiyorum ama bana kesinlikle MW2'den daha uzun geldi.Birde bana "Acaba ben mi göremedim?" diye 2-3 defa ayarlar/kontroller sekmesini arattıran -yere yatma- tuşu bulunmuyor. Ayrıca bir çok oyuncunun çömelme ve silahlardaki yakınlaştırma hareketlerinde aradığı Toggle özelliğini açıp kapama özgürlüğümüz yok.

Sonuç olarak gerek vücudumuzdaki adrenalin oranını yükselten çarpışmalarıyla, gerek fizik ve grafik motoruyla gerekse senaryosu ile Bad Company 2 kesinlikle başarılı bir oyun. Hele hele bir Battlefield hayranlarının zevkle oynayacağı Call of Duty hayranlarının ise biraz kıskançlığa düşeceği, her yönüyle zevk alacağınız son dönemin en iyi FPS tarzındaki oyunlarından biri. Şarjörünüzün her zaman dolu olması dileğiyle, herkeze keyifli oyunlar.

Yazar: Cihan Mangas

Ayrıca En yeni haberler için Facebook, Twitter ve Google Haberler üzerinden Leadergamer'ı takip edebilirsiniz.